İstanbul Ortaköy'de gerçekleşen terör saldırısı sonrasında sosyal medyada algı operasyonları yapılmaya başlandı. 15 Temmuz'da başarılı olamayanlar terör örgütlerini devreye sokarak hedeflerini gerçekleştirme ve sosyal medya ile de  niyetlerine kapı aralama peşindeler. 

Ortaköy saldırısı sonrası sosyal medyada  “DEAŞ’ı destekleyen, göz yuman Türkiye” algısının yeniden gündeme getirilmeye çalışıldığında dikkat çeken Akşam Gazetesi yazarı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, "Hazır kıta halinde terör örgütlerinin propaganda ekipleri, özellikle sosyal medyada ve fırsat buldukça diğer tüm iletişim alanlarında, terör saldırıları sonrası karanlığa kurşun sıkarcasına, karalama, yanıltma, kışkırtma ve provokasyonun her türünü devreye sokabilmenin çabasını sergiliyorlar" dedi. 

İşte Prof. Hacısalihoğlu'nun yazısından satır başları: 


15 Temmuz sonrası Türkiye’yi yeni bir terör dalgasıyla yüz yüze bırakabilmenin çabası, yılbaşı gecesi Reina baskınıyla bir kez daha açığa çıkmıştır.
FETÖ, PKK/PYD/TAK-DAEŞ-DHKP-C terör örgütleri konsorsiyumu, birbirini besleyen mekanizmayla, aynı güçlerin piyonları, maşaları olarak yeni bir terör dalgasını yükselebilmenin gayretindeler.

Terör örgütleri eliyle Türkiye’ye açılan savaşla yüz yüzeyiz. Her terör saldırısından sonra asıl olarak toplumsal dokuları zedelemeye dayalı, çatışma atmosferi üretmeyi ve yerleşik kılmayı hedefleyen bir iklimin oluşturulmaya çalışıldığını görmekteyiz. Yıllardır bir evi, öbür eve düşmanlaştırmak için verilen kirli ve karanlık uğraş, bu milletin yüksek ferasetiyle her zaman boşa çıkartıldı.

15 Temmuz sonrası, o gece başarmadıklarını, şimdi yeniden terör dalgasını yükselterek, etnik ve mezhepsel kimlikler, farklı anlayışlar, farklı yaşayış tarzları üzerinden bir iç çatışma başlatabilmek üzere, Türkiye’nin varlığından ve geleceğinden rahatsızlık duyanların kirli ve karanlık bir oyunu sahnelemeye çalıştıklarını görmek gerekiyor.

Bu gerçeği, milletin çok büyük bir çoğunluğunun gördüğünü kabul ederek, bu oyuna gelmeyeceğine olan inancımızın sarsılmaması gerekir. Ancak planlı bir şekilde özellikle sosyal medya üzerinden yaygınlaştırılmaya çalışılan ülkeyi ve milleti ayrıştırma ve çatıştırma gayreti de göz ardı edilmemeli. Hazır kıta halinde terör örgütlerinin propaganda ekipleri, özellikle sosyal medyada ve fırsat buldukça diğer tüm iletişim alanlarında, terör saldırıları sonrası karanlığa kurşun sıkarcasına, karalama, yanıltma, kışkırtma ve provokasyonun her türünü devreye sokabilmenin çabasını sergiliyorlar. Buna bazen bazı siyasiler, gazeteciler, sivil toplum örgütlerinin önderlerinin katıldığını görüyoruz. Bu durum çok daha vahim sonuçlar üretme potansiyeline dönüşüyor. Sorumluluk sahibi olanların bu memlekete olan bağlılıklarını ve sorumluluklarını unutmaması gerekir. Ancak bunlardan bir kısmı, her hal ve koşul altında Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlığıyla kararan gözleri, bulanan zihinleriyle hareket etmenin davranışlarını sergiliyorlar. Hiç kuşkusuz bunu bilerek, isteyerek, üstlendiği görevin bir gereği olarak yapanlar da var. Bir süredir ısrarla sürdürülmek istenen ve uluslararası bir proje olarak sahaya sürülen “Erdoğan düşmanlığı”nın içerideki uzantıları, bu kirli projenin unsurları olarak her fırsatta rollerinin gereğini yapıyorlar.

Son terör saldırısı sonrasında da bu unsurlar yine devredeydi. DEAŞ terör örgütünün anatomisini, işleyişini ve varlık nedenini perdelemek adına, meseleyi İslam anlayışı zemininde tutmanın çabasını sergilediler. Bu örgütün, bizatihi kendisinin İslam düşmanlığı için tezgahlandığı gerçeğini gizlemenin gayretine giriştiler.

Bugün DEAŞ’a karşı tek başına en güçlü ve en gerçek mücadeleyi, savaşı verenin Türkiye olmasına rağmen, çoraklaşmış yürekleri, ele geçirilmiş zihinleriyle bir süredir yapmaya çalıştıkları “DEAŞ’ı destekleyen, göz yuman Türkiye” karalamasını, kirli propagandayı tekrar ısıtmanın gayretindeler. Mızrak çuvala sığmıyor, gerçekler artık gizlenemiyor.

Türkiye tüm terör örgütlerinin aynı baronların kuklaları olarak, kuyruklarının birbirine bağlandığını bilerek hareket ediyor. Terörü kaynağında köreltmenin mücadelesini veriyor.

Terör örgütleri eliyle Türkiye’nin çevresinde alan hakimiyeti kurmaya çalışanlara, Bu yolla Türkiye’yi içeriye kapatmaya gayret edenlere karşı verilen mücadeleden sonuç aldıkça hırçınlıkları artıyor. Son alarak Türkiye ile Rusya‘nın Suriye konusunda garantörlük anlaşmasına varmaları ve bunun gereğinin yapılmaya başlanacak olması, Rusya’nın da Türkiye’nin DEAŞ’a karşı verdiği mücadeleye katılarak, Rus uçaklarının DEAŞ mevzilerini vurmaya başlaması terör baronlarını rahatsız ediyor.

Milletçe tunç gibi olmalıyız. Tıpkı Çanakkale’de, tıpkı Milli Mücadele’de olduğu gibi…

İçimizde kümelenen ihanet şebekelerini ve onların kirli ve karanlık uzantılarını körelttikçe, yok ettikçe biz bu savaşı kazanacağız… Tıpkı Çanakkale’de, tıpkı Milli Mücadele’de olduğu gibi…