İstanbul'da gerçekleşen terör saldırısı sonrasın sosyal medya da çift yönlü algı operasyonları başladı. Birileri Diyanet'in cuma hutbesini hedef gösterirken, birileri de saldırıyı övücü nitelikte yazılar yazdı. 

Bugüne kadar gerçekleştirilen terör saldırıları sonrasında iç savaş çıkartmak isteyenler, Ortaköy saldırısından sonra da bu tarz bir girişimde bulundular.

Akşam Gazetesi yazarı Emin Pazarcı, bugünkü köşesinde kaleme aldığı "DEAŞ kafalı laikçiler" başlıklı yazısında "Günler öncesinden hazırlanan, planları yapılan bir saldırı, cuma hutbesine bağlanarak, alabildiğine istismar ediliyor. Bu saldırı kullanılarak, toplum birbirine düşman edilmeye çalışılıyor. Çift taraflı bir ihanetle karşı karşıyayız! Kimi din adına toplumun hassasiyetlerini kaşıyor, kimisi laiklik adına milletin sinir uçlarını harekete geçirmek istiyor" dedi. 


İşte Pazarcı'nın yazısından satır başları: 


Bıktık artık hep aynı tabloyu yaşamaktan. Ancak onlar bıkmadılar, usanmadılar, toplumun sinir uçlarına basmaktan vazgeçmediler. Yıllardır bir adım bile geri adım atmadılar. Yaraları kaşıdıkça kaşıyorlar… Yobaz bunlar, hem de iflah olmaz yobaz!

Kafa yapısı olarak DEAŞ militanlarından pek farkları yok. Dünyaya onlarla aynı pencereden bakıyorlar. Onlar gibi kin ve düşmanlık gibi duygulardan besleniyorlar. Bunlar iki ayrı uçta, iki ayrı hastalıklı davranışlar sergiliyorlar. Al birini, vur ötekine. İstanbul’da Reina saldırısı oldu. Hemen harekete geçtiler. Tahrikçilik ve bozgunculuk tavan yaptı. Neymiş?... Diyanet İşleri Başkanlığı, yılbaşı öncesi bir cuma hutbesi hazırlamış. Yılbaşı kutlamalarına karşı çıkmış. Böylece, Reina saldırısını tetiklemiş. Adeta, milletin aklıyla ve beyniyle alay ediyorlar!

Olacak iş değil, ama böylesine mantıksız bir iddiayı bile dillendirebiliyorlar…

Farkındalar mı acaba? Bu saldırganlar DEAŞ’lı. Yani, günlerdir Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kafalarına bomba yağdırdığı terörist bir örgütün militanları. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni düşman olarak görüyorlar. Bizim İslam anlayışımızın “din dışı” olduğunu savunuyorlar. Bizim camilerimizdeki din adamları için “katli vaciptir” diyorlar. Hele hele, Diyanet İşleri Başkanı’nı yakalasalar, bir kaşık suda boğacaklar.

Buna rağmen, birtakım kafalar Diyanet’in hazırladığı cuma hutbesinin bu saldırganları tetiklediğini söyleyebiliyor. Üstelik, onların bu söylemlerine inananlar bile çıkabiliyor. Sosyal medyada paylaşımlar yapılıyor.

Son derece komik ve acı!

Günler öncesinden hazırlanan, planları yapılan bir saldırı, cuma hutbesine bağlanarak, alabildiğine istismar ediliyor. Bu saldırı kullanılarak, toplum birbirine düşman edilmeye çalışılıyor.

Yani, DEAŞ’ın ve Türkiye’yi karıştırmak isteyen ülke düşmanlarının ekmeğine yağ sürülüyor!

Var mı bu iki çarpık zihniyet arasında bir fark? Her ikisi de aynı amaca hizmet etmiyor mu? Her iki zihniyet de yobaz bir anlayışın ürünü değil mi?

***

Hastalık tek taraflı değil ki…

Birtakım provokatörler de karşı taraftan atağa geçiyorlar. Onlar da yılbaşı kutlamalarını ve “hayat tarzını” temel alarak, sosyal medyada Reina saldırısını savunuyorlar:

-Oh iyi oldu!

Millet bunlara uyacak olsa, kan gövdeyi götürecek bu ülkede! Allah’tan insanımız sağduyu sahibi de oyuna gelmiyor.

Açık söylüyorum:

Çift taraflı bir ihanetle karşı karşıyayız! Kimi din adına toplumun hassasiyetlerini kaşıyor, kimisi laiklik adına milletin sinir uçlarını harekete geçirmek istiyor. Bunların hiç biri iyi niyetle izah edilecek davranışlar olamaz. Ortada ya kötü niyet var ya da oldukça büyük bir cehalet.

Hiçbirini anlayışla karşılamak mümkün değil!

***

Milletçe sistemli ve acımasız terör saldırılarıyla karşı karşıyayız. Arkasındaki güçler de belli. Artık kendilerini saklamaya ihtiyaç duymuyorlar. Ordularının envanterindeki silah ve bombalarla saldırıp, olay yerine kartvizitlerini bırakıyorlar.

Ayrıca, “şu şucu, bu bucu” diye ayırım ve seçim de yapmıyorlar. Türk’ü de Kürt’ü de, Alevi’yi de Sünni’yi de vuruyorlar. “Laik”, “laik değil” ayrımına hiç gitmiyorlar. Çoluk-çocuk, genç-yaşlı diye de bakmıyorlar. Bu milletin bütün fertlerine karşı acımasızca saldırıyorlar.

Çünkü, hedeflerinde topyekun bir millet ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti var!

Peki, biz ne yapıyoruz?

Onların ekmeğine yağ sürecek davranışlar sergiliyoruz. Zaman zaman provokasyonlara teslim oluyoruz.

Asıl failler de zevk içinde ellerini ovuşturup duruyorlar…

Tekrarlıyorum, bilerek ya da bilmeyerek bu oyuna gelenler, bu saldırganlara ve onların arkasındaki güçlere hizmet ediyorlar. Geçmişte, biz bunun pek çok örneklerini yaşadık. Çorum, Maraş ve Sivas olaylarının kimler tarafından tahrik edildiğini ve bu millete hangi acıları yaşattığını biliyoruz. “Sağ” ve “sol” ayrımları yapılarak ve ülkenin gençleri birbirine kırdırılarak, bize hangi bedeller ödetildiğinin de farkındayız.

O yüzden diyorum ki…

Bu katillerin ve arkasındaki güçlerin sergilemek istedikleri oyuna alet olmayalım. Kendimize gelelim.