"Türkiye olarak Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının, Ada’ya barışın ve istikrarın gelmesi için bir fırsat olarak kullanılması gerektiğini en başından beri savunuyoruz" diyen Oktay, "Geçtiğimiz ay güncellediğimiz Millî Güvenlik Siyaseti Belgesi’nde de Doğu Akdeniz’de yürütülen faaliyetler konusundaki kararlılığımızı bir kez daha vurgulamış durumdayız. Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerimiz bahane edilerek AB Dışişleri Bakanları tarafından Pazartesi günü onaylanan yaptırım taslağının da bizim nezdimizde hiçbir hükmü yoktur" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) 36'ncı kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende yaptığı konuşmada, Doğu Akdeniz’de devam eden doğalgaz çalışmalarına ilişkin açıklamalar yaptı. Oktay, “Geçtiğimiz ay güncellediğimiz Millî Güvenlik Siyaseti Belgesi’nde de Doğu Akdeniz’de yürütülen faaliyetler konusundaki kararlılığımızı bir kez daha vurgulamış durumdayız. Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerimiz bahane edilerek AB Dışişleri Bakanları tarafından Pazartesi günü onaylanan yaptırım taslağının da bizim nezdimizde hiçbir hükmü yoktur” ifadelerini kullandı.

"Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 36’ncı yıldönümü vesilesiyle bu bayram coşkusunu sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duymaktayım" diye sözlerine başlayan Oktay, "Kıbrıs’ı milli davamız addederek Kuzey Kıbrıs’ın daima yanında olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ve milletimizin sizlere en kalbi selamlarını ve yürekten kutlama dileklerini iletiyorum" dedi. 

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin adada yüzyıllara dayanan Türk varlığının, Türk’ün istiklal aşkının ve sarsılmaz dirayetinin bir tezahürü olduğunu ifade eden Fuat Oktay, "Tarihine, kültürüne, inancına sahip çıkmayan milletlerin geleceği olamaz. Atayurdumuz Semerkand’dan Malazgirt’e, Selçuklu’nun Başkenti Merv’den aşılmaz cephe Çanakkale’ye uzanan tarihimiz, bugün soydaş ve akraba topluluklarla yaptığımız gönül birliğinin temelini oluşturmaktadır. Bizim gayemiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ hedefiyle; bölgemizde refahın ve istikrarın köklü dostluklar üzerinde temellenmesidir. Bu hedefe, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde kardeşlerimizle yürüyor ve aynı dili; gönül dilini konuşuyoruz" diye konuştu.

‘6 DEVLET BİR MİLLET’

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay şöyle devam etti;

"Bugün bir taraftan ‘6 devlet tek millet’ düsturuyla, 300 milyonluk Türk dünyası ile gönül birlikteliği yaparken, bir taraftan Filistin’in, Myammar’ın ve Keşmir’in derdiyle dertleniyoruz. İnsani krizlere, bazı ülkelerin çıkarlarına göre değil, uluslararası hukukun gereğine göre ‘adil ve kalıcı’ reçeteler bulunmasından yana tutum sergiliyoruz. Milli davamız Kıbrıs konusunda da her zaman ortak anlayış ve ortak akla dayanan çözümlerden yana olduk. Rum tetikçilerinin mezalimine ve soykırım girişimlerine karşı ilk direnişlerde ve Rauf Denktaş liderliğinde yürütülen özgürlük mücadelesinde Edirne’den Erzurum’a kalpler; Lefkoşa’da, Doğruyol’da, Bozdağı’nda attı. 60’lı yılların başından Kıbrıs Barış Harekâtı’na kadar geçen sürede, EOKA zihniyetinin adada Türkleri hedef alan kanlı saldırıları, köy baskınları ve Lefkoşa Kumsal olayları tarihe kara birer leke olarak kazınmıştır."

KATLİAMI ANLATTI

Kıbrıs'ta 1967’de Geçitkale'de Rumlar tarafından yapılan katliamla ilgili bir anekdot paylaşan Oktay, "Katliamdan sonra köye giren bir muhabir, 13 Ağustos 1964 tarihli Halkın Sesi Gazetesi’nde şöyle aktarıyor; 'Bir yaşlı amca yanıma gelerek şöyle dedi: “Bak dün akşam burada neler oldu. ‘Barbar sürüleri köye girdiler. Evlerin kapılarını kırmaya başladılar. İçeride her kimi bulurlarsa ateş açıyorlardı. Gençler müdafaa için köyden çekilmiş, köyde sadece kadın, çocuk ve ihtiyarlar kalmıştı. Bunlardan bazıları yatalak hastalar ve felçli kimselerdi. Her türlü müdafaadan aciz masumlardı. 80’lik ihtiyar Mehmet Emin Sait elindeki av tüfeği ile baskıncılara karşı koymuş, onlardan üçünü cansız yere serdikten sonra ancak ele geçirilmiştir. Ardından Mehmet Emin’i yorgana sararak diri diri yaktılar. Felçli başka bir ihtiyar kadın, feryat edip yardım isterken öldürüldü. Bu zalimler evlerde buldukları ne varsa hepsini topluyor, talan ediyorlardı.' Sonrasında devam eden ve 1974’e kadar uzanan dönemdeki katliamlarla da Türk köylerinde neredeyse nüfus kalmamıştır. Günümüzde hala kayıplar listesinde olan ve nereye gömüldükleri bilinmeyen kardeşlerimiz bulunmaktadır. Bu katliamlarda şehit olan Mehmet Emin amcalar, Mustafa Koççini’ler, Mürüvvet Hanımlar bizim ailemiz, bizim komşumuz; dökülen kan bizim kanımızdır" dedi.