Türkiye, son zamanlarda terörle mücadelede kritik bir süreçten geçiyor. Özellikle Fırat Kalkanı Harekatıyla değişen terör stratejisi sonrası terör örgütleri, Türkiye'ye yönelik saldırılarını artırdı. 

Türkiye'nin teröre karşı verdiği mücadelenin analizi yapılırken özen gösterilmesi gereken noktaların olduğunu ifade eden Akşam Gazetesi yazarı Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, bugünkü köşesinde kaleme aldığı "Terör misyonerleri…" başlıklı yazısında "Bugün terör örgütleri üzerinden aslında devletler savaşına tanık oluyoruz. Bu bağlamda terör eylemleri, bir ülkeden diğerine yapılan stratejik ve politik gaye güden yeni nesil savaş konseptinin birer parçalarıdır, hamleleridir" dedi. 

İşte Prof. Hacısalihoğlu'nun yazısından satır başları: 

Türkiye’nin teröre karşı verdiği mücadelede söz söylemek, analiz yapmak isteyenlerin gerçekten sahici ve samimi iseler, analizlerinde özen göstermesi gereken çok şey var.

Türkiye’nin terör örgütleri üzerinden aslında kiminle, kimlerle mücadele ettiğini, neden terörün ve terör örgütlerinin Türkiye’yi mesken tutmak istediğini, terörün ve terör örgütlerinin değişen doğasında nelerin olduğu, devletlerle terör örgütleri arasındaki ilişkinin anatomisinin nasıl olduğu, terörün stratejik ve siyasi karakterinin nasıl irdelenmesi gerektiği gibi ilk akla gelen sorgulamaları öncelikle ve her türlü önyargıdan, kin ve nefretten, siyasi çıkardan arınarak yapmaları gerekiyor. Tabii gerçeği aramak niyetindeyseler…

Teröre dair bu tür sorgulamaları yapmadan, bu konuda son derece sofistike bir evreye girildiğini görmeden, devletler ve terör örgütleri denklemlerinin karmaşıklaşan ilişkilerine kafa yormadan, yüzeysel, sathi seviyede gerçeğe dair terör okumaları ve analizleri yapılamaz. Bu konuda ahkâm kesilemez, hüküm verilemez.

Yeni dönemde terörün ve terör örgütlerinin değişen doğası nedeniyle karmaşıklaşan ilişki düzeyi, bu konuda derinleşmek isteyenlerin yaşananlara şüpheyle bakarak, sadece görünenlerle yetinmeyerek, gizlenenleri de hesap etmesi ve anlamayı başarmasını zorunlu kılıyor.

Öncelikle kabul etmek gerekir ki, bugün terör örgütleri üzerinden aslında devletler savaşına tanık oluyoruz. Bu bağlamda terör eylemleri, bir ülkeden diğerine yapılan stratejik ve politik gaye güden yeni nesil savaş konseptinin birer parçalarıdır, hamleleridir.

Küresel düzeyde sermaye hareketliliği, eksilmeyen pazar ve doğal kaynak arayışları, enerji denklemleri, yeni toprak düzenlemeleri ve buna dayalı rejim oynamaları bu yeni nesil savaş konseptinin temel tetikleyicileridirler. Terör örgütleri de bu tetikleyicilerin yeni nesil maşalarıdır.

Jeopolitik ve jeoekonomik yoğunluklu haritalar ile terör haritalarının üst üste çakışıyor olması tesadüf değildir. Her terör saldırısının öncelikle eylemin yaşandığı ülke için stratejik ve siyasi mesajı vardır. Bu mesajı sadece bugün için değil gelecek içinde doğru olarak irdelemek gerekir.

Terörün ve terör örgütlerinin tüm bu yönlerini bilinçli olarak perdeleyerek, terör baronlarının tezgâhında bize ne göstermek istiyorlarsa onunla yetinerek, “cambaza bak “ tuzağına düşürerek gerçeği, asıl yapılmak isteneni karartmak, terörün ve terör örgütlerinin propaganda ayağına hizmet etmektir. Terör saldırılarından sonra konuşmak ciddiyet ister, sorumluluk ister, tüm yönleriyle ele almayı, görünen-gizlenen tüm denklemleri ve verileriyle el almanın samimiyetini ister.

Tüm bunlardan yoksun olarak, sadece Erdoğan karşıtlığı üzerinden ve yörüngesinden terör okumaları yapmak, yazmak, çizmek ve söz söylemek gerçeklere karşı açık bir karartmadır. Bu çizgiyi daha ötelere taşıyarak hemen her terör saldırısında kendi devletini suçlu, katil ilan etmek, aslında bilinçli bir tercihin yansımasıdır. Bu tercih; uluslararası güç denklemlerinden ayrı düşünülemez, küresel istihbarat ve çıkar networkünden kopuk değerlendirilemez.

Terör örgütleri arasında tercih yapmak, birini öne çıkarırken diğerini örtmeye kalkmak üstlenilen terör misyonerliğinin bir gereğidir. Bu terör misyonerliğinin ucu bir diğer terör örgütüne ve onun da arkasındaki devlete dayanır. DEAŞ- PKK/PYD- FETÖ-DHKP-C terör örgütlerinin özellikle 15 Temmuz’dan sonra her zamankinden çok daha fazla aynı tahterevallide olduklarını, birbirini besleyen ve birbirini meşrulaştırma gayesi güttüğünü görmeyen gözün göstermek istediği; maksatlıdır, aldatıcıdır.

Ayrıca açık olarak anlaşılmaktadır ki; Türkiye’yi hedefe koyan küresel baronlar, FETÖ ihanet şebekesi eliyle 15 Temmuz’da başarmadıklarının ikinci perdesini, tüm terör örgütlerinin konsorsiyumuyla, ekonomik sıkıştırmalarla elde etmenin çabasındalar.

Başaramayacaklar… Tüm şer odaklarına karşı daha fazla bütünleşerek, başı dik onurlu yürüyüşümüzü sürdüreceğiz… Boyun eğmeyeceğiz… Diz çökmeyeceğiz… Teslim olmayacağız… 1000 yıllık yürüyüşümüze inançla, dirençle, kararlılıkla devam edeceğiz… Yeniden milli mücadeleye, milletçe tek yumruk, tek vücut olarak milli seferberlikle hazırız…