Tarih boyunca çeşitli düşmanlarımız ve onlarca savaşımız oldu. Kimi zaman Haçlılar ile kimi zaman da Müslüman kardeşlerimizle savaştık. Hepsi bir şekilde hak ile batılın mücadelesi şeklinde olmuştu. Dostumuz da belliydi, düşmanımızda. 
Kimin ne zaman nerede hangi hamleyi yapacağı açık bir şekilde ortadaydı. Savaş dönemlerinde yönetici ve komutanlarımız bu ‘açık ve net’ olan düşmanlarımıza karşı gereken tedbiri alıp ve ilgili taktikleri sergiliyordu. Kimi zaman başarılı olduk kimi zaman başarısız. Ama her zaman düşmanın belirgin oluşu olası bir ‘kahpeliğin’ önüne geçiyordu. 
Şimdi modern çağdayız. Modern dostlarımız var ama modern düşmanlarımız yok. Aksine hainlik ve iki yüzlülük almış başını gidiyor. Bu öyle bir boyuta varmış ki,  başkomutanının ‘yaveri’ dahi hain olabiliyor. Ve bu komutan halkın oyları ile seçilmiş ülkenin ilk cumhurbaşkanı. 
Alın teri dökerek verdiğimiz vergiler ile alınan ‘uçaklar, tanklar, helikopterler, mühimmatlar, bombalar’ ve diğerleri. Bunların alınış gayesi ‘vatanımızın, kitabımızın ve dinimizin’ muhafazası içindi. Bunları kullandırma yetkisi ve eğitimi yine halkın verdiği vergiler ile oluyordu. 
Fiziki ve insani kaynaklarımızı görünce gönlümüz rahat bir şekilde uyuyabiliyorduk. Her daim iftihar kaynağı olarak gördüğümüz emniyet güçlerimiz ve demokrasimiz vardı. Halk olarak seçtiğimiz yöneticilerimiz de ülkeyi yönetiyorlardı. Aynı şekilde icraatlarını beğenmediğimiz yöneticilerimizi yine halk olarak elinden yetkisini alabiliyorduk. Çünkü biz demokrasi ile yönetilen ve hür irademize saygı duyulan bir ülkede yaşıyorduk. 
Modern bir çağda yaşıyoruz dediğime de bakmayın. Bu modernizim İslam ülkelerine yansımıyordu. Mısır’dan tutun Suriye’ye kadar. Hemen hemen bütün İslam ülkeleri kaos ve kargaşa içerisindeydi.  Müslümanlar her gün vefat ediyor yüz binler hicret ediyordu. Ülkemiz, Müslümanların son kalesi ve sığınağı olmuştu. Son 4 yıldır  ülkemize 3-4 milyon muhacir yerleşti, misafirimiz oldu. Ekmeğimizi, suyumuzu, havamızı paylaşıp sahabe efendilerimizi örnek alıyor ve yaptıklarını yapmaya çalışıyorduk.  
Müslüman kardeşlerimizin huzur içerisinde uyuyup, nefes alabildiği ve insan olduğunu hissettiği sığınak bazılarının gözüne geldi. Bu huzuru, kardeşliği ve minarelerden okunan ezanı şerifi sona erdirmek istediler. 
Tarihler 15 Temmuzu gösterdiğinde tanklarımız ayaklandı. Savaş uçakları ve helikopterlerimiz de havalandı. Ülkenin meclisi kalleşçe bombalandı. Kendi yuvaları olan Genelkurmay Başkanlığı ateşe verildi. Yıllarca emir ve komutasında çalıştıkları başkanlarını şiddet göstererek rehin aldılar. Ülkenin sesi ve görüntüsü olan TRT, hainler tarafından ele geçirildi. Cumhurbaşkanının kaldığı otel bombalanarak suikast edilmek istendi. 
Dünya tarihinin görmediği alçakça bir savaş harekâtı ve darbe teşebbüsü gerçekleştirildi. Plan ve projeleri güzeldi. Ama unuttukları bir şey vardı. O’da âlemlerin Rabbi olan Allah’tı. O istemezse hiçbir şey olmazdı. O isterse de bütün planları tersine çevirecek güce ve kudrete sahipti. Bize sadece Allah kalmıştı. Allah, nurunu tamamlayacak ve Müslümanların son sığınağı olan Türkiye’yi koruyacaktı.
Irkı, mezhebi, siyasi düşüncesi ne olursa olsun. Herkes dimdik ayaktaydı. Allah, bu vatanın evlatlarından korkuyu kaldırdı. Tankın üzerine çıkıp ateşe meydan okuyan, savaş uçaklarına aldırış etmeyip bu hainliğe geçit vermeyen ‘yiğit’ halk. 
Kurtuluş savaşı döneminde görülen o güzel birliktelik tekrar yaşandı. Susturulmak istenilen minarelerde salâvatlar ve tekbirler eşliğinde ‘sela’lar okundu. Halk, Allah’ın yardımıyla galip geldi. Bu dayanışma ve dik duruş bütün İslam ülkelerine de örnek oldu. Daha önce aynı proje ile susturulan İslam ülkeleri uyanmış oldu.
Ve Türkiye, halk ile birlikte hakkın galibiyetini yaşadı. Sonsuz hamd âlemlerin rabbi olan Allah’a olsun. O Allah ki, sığınağımızı bizlere bağışladı, mesut eyledi. İnşallah bu sığınak büyüyerek bütün İslam ülkelerini kapsayıcı olur. Bir daha böylesi hainlikler yaşamamak temennisi ve duasıyla galibiyetimizi tebrik ediyorum. Rabbim bu uğurda vefat eden kardeşlerimizin şahadetini kabul eylesin. Yaralanan gazi kardeşlerimize de şifalar ihsan eylesin.