Sadece Allah’a kulluk yapmak için yaratılan insan, bu kulluğu yerine getirip getirmediğini tespit için imtihana tâbi tutulmuştur. Dünya hayatının bir imtihan yeri olduğunu, dünyayı ve insanları yoktan var eden Yüce Rabbimiz şöyle ifade etmektedir: “O (Allah) hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2.) Ayetten de açıkça görüldüğü gibi, dünya hayatı insanlar için bir imtihandan ibarettir. İnsanlar bu geçici dünyada sadece ve sadece imtihan için var olduğunu anlamalıdır.      

“Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8) Rabbimiz insanlara verdiği her şeyden hesaba çekeceğini bildirmektedir. “Siz, mutlaka (dünyada) yaptığınız şeylerden sorumlu tutulacaksınız.” (Nahl, 16/93) Dünyada yaptığımız bütün her şeyin hesabı sorulacak. Buna göre; yapacağımız işler doğru,  ise yapmalı, eğer yanlış ise kesinlikle terk etmeliyiz. Eğer kendimizi düşünüyorsak, bunlardan dolayı âhiret hayatında ceza görüp zor duruma düşmek istemiyorsak, yapacağımız işlere dikkat etmeliyiz, imtihanda olduğumuzu unutmamalıyız.         

İnsanlar dünya hayatına imtihan edilmek, Allah’a kulluk yapmak üzere gönderilmiş olduğundan, imtihan gereği başına birtakım üzücü olaylar gelebilir. “Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. (Ey Peygamber) Sabırlı davrananları müjdele.”(Bakara, 2/155) Rabbimiz sınavı böyle bildirmektedir. Bu gibi haller mü’minlerin başına gelebilir. Dünya hayatını imtihan yeri değil de, zevkli, keyifli ve eğlenceli ve sıkıntılardan uzak bir yer olarak görenler,  sıkıntılarla karşılaştıklarında çok şaşırırlar, bunalıma girerler. Başlarına gelen üzücü olayların tesadüf eseri olduğunu zannederek aşırı bir şekilde üzülürler. Mü’minler için, varlık, yokluk, zenginlik, fakirlik, sağlık, hastalık, sakatlık, yakınlarının ölmesi gibi haller tesadüf eseri değil, imtihan gereğidir. 

Yüce Allah şöyle buyurur: “İşte o sabredenler, kendilerine musibet (üzücü olay) geldiği zaman; ‘biz Allah için varız ve biz sonunda O’na döneceğiz’ derler.” (Bakara, 2/156) Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadis-i şerifinde şöyle bildirmiştir: “Mü’minin hali hayrete değer doğrusu, zira her bir iş onun için hayırlıdır. Bu meziyet sadece mü’mine hastır. Çünkü o nimete kavuşsa şükreder, bu ise onun için hayırlıdır. Musibete uğrasa sabreder, bu da onun için hayırlıdır.” (Müslim. Zühd, ve’r-Rekaik  64)  Bunu böyle bilmek gerekir. Mü’min kişilere düşen, iyi hallerinden dolayı şükürde bulunmak; üzücü olayler karşısında sabırlı olmak, her iki halin imtihan gereği olduğunu hatırlamaktır. Tâbiî  ki, müslüman kişi, maddî ve mânevî durumunun iyi olması için gayret etmeli ve çok duâda bulunmalıdır.

Rabbimiz Allah şöyle dua etmemizi buyuruyor: ”Ey Rabbimiz bize dünyada da âhirette de iyilik, güzellik ver. Bizi cehennem azabından koru” (Bakara, 2/201) Dünya hayatı imtihandan ibarettir. İnsanlar bu geçici dünyada sadece ve sadece imtihan için var olduklarını unutmamalıdır. Yaratılış gayemiz Allah’a kulluktur.  Yüce Allah şöyle buyurur: “Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse ve Allah’tan korkup emirlerine uygun yaşarsa (inanç, ibadet ve güzel ahlak sahibi olursa) ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenler bunlardır.” (Nur, 24/ 52)  Açıcıkça görüldüğü gibi dünya ve ahirette mutlu, huzurlu  olmanın yolu  İslami anlayış ve yaşayışla mümkündür!