NATO tatbikatında Muavenet isimli muhribimizin, ABD’nin Saratoga gemisinden atılan iki güdümlü mermi ile vurulmasının kaza olmadığını “Bahriyede 15 Yıl” isimli kitabımda izah etmiştim. Bu durumu bir çok silah uzmanı teyit etmiş kaza süsü verilmiş bu acı olayın aslında bir “gözdağı” olduğunda herkes mutabık kalmıştı.

Neden böyle bir gözdağı verildiğini açıklamak gerekirse o dönemde yaşanan tarihi ve siyasî olaylara bakmak gereklidir. Gerçekten de o dönemde de ABD’nin Türkiye üzerinde bir baskı kurmaya çalıştığını görüyoruz. Nasıl ki şimdi Çin üzerinde benzer bir durum var aynen o zamanda da Kuzey Irak’ta Amerika tarafından bir Kürt devleti oluşturulmaya çalışılıyordu.

Kuzey Irak’ta bir devlet kurulması için birçok insan Amerika’ya götürüldü, eğitildi. Daha sonra İkinci Körfez harekâtından sonra da buraya getirilip yerleştirilerek yarı bağımsız bir bölge ve devlet meydana geldi. Birkaç yıl önce bağımsızlık için kimsenin tanımadığı referandumu da yaptılar. “Çekiç Güç” Irak’ta ABD’nin ihtiyaç duyduğu askerî yapı idi.

Türkiye ile Çekiç Güç arasında yaşanan sorunlar, genelde hükümetin baskısıyla hep ertelendi. Ve sonuçta Muavenet benzeri bir olaydan korkulduğu için hükümetler pısırık davrandılar. Bu olaylar, belli bir süreç sonrasında da ABD’nin planlandığı gibi gerçekleşti.

Hükümetler bilerek veya bilmeyerek, tedbir almadığı ve gereken karşılığı vermediği için iş daha kötü bir noktaya kadar geldi. Sonrasında Irak’ın kuzeyinde Süleymaniye’deki Türk askerî birliğinde askerlerin başına çuval geçirme hadisesi de yaşanmıştı. Amerikalılar yine haydutluk yaparak oradaki askerlerimizi tutukladılar başlarına çuval geçirdiler.

Aslında bu olayın, yani geminin vurulması olayına Amerikalıların Türk denizcilerinin başına çuval geçirme olayı desek; mübalâğa olmaz. Peki, bu gözdağı operasyonlarının sebebi neydi? Kitabımda daha geniş bir şekilde dile getirmeye çalıştığım konu kısaca “Sen kim oluyorsun. Benim verdiğim silâhlarla ordunu donatıyorsun. Dolayısıyla bana karşı söz söyleme, karşı çıkma hakkın yok” diyerek bir çeşit haydutluktan başka bir şey değildi.

İkinci olarak Türkiye’nin hurda silah pazarı olarak ABD’ye boyun eğmesi isteniyordu. Türkiye ile Çekiç Güç arasında yaşanan sorunlar ve Çekiç Gücün Kuzey Irak’taki misyonu konusu da ABD emperyalizminin ve silah sanayisinin ihtiyacıydı. Türkiye’ye verilen gözdağı istenen etkiyi göstermiş işin acı tarafı Türkiye haydut devlete boyun eğmişti. Başbakan Demirel ve Türk askerî yetkilileri gerekli tepkiyi vermekten aciz kalmıştır.

Ülkemizi temsil etme sorumluluğu taşıyan insanlar, siyasetçiler, bürokratlar hatta muhalefetten de etkili bir söz söylenmedi. Kısaca devlet olarak, millet olarak, iktidarda kim olursa olsun gösterilmesi gerekli olan tepki gösterilmedi. Bunun üzerine gözdağı verme olayı aşama kaydederek çuval geçirme olayına dönüştü ve bugünlere geldik.

Muavenet adlı gemimizin vurulmasının ardından Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in uçağının düşürülmesi ve faali meçhul cinayetler dönemi başladı. Aslında bu olayların neredeyse tamamı ABD’nin kirli oyunlarıdır. Nihayetinde Eşref Bitlis Paşa’nın öldürülmesi olayında da kaza olmayacak şekilde önemli iddialar vardır. Orada şehit olan bir orgeneraldir. Fakat farklı bir paşadır o. Yoksa şehit edilmezdi.