Çoğu zaman hayatta birçok işlerimizi ikinci plana atıyoruz. Öyle ki artık planlar arasında geçiş yapıyor gerçek doğruluk hangisi ve neyi yaşıyoruz sorusunu sorup duruyoruz kendimize.

Bir insanın ikinci planı ne olmalı?

Soru gayet açık. Liyakat ise o soruya verilen kayda değer bir yanıt.  Herkese göre yanıtı farklıdır tabi. Kimi bir ürünün almanın derdinde, kimi yeni bir araba hayalini kırmakta, öteki iş kurup onlarca çalışan sıralı elemanlarının hayalini düşlemekte. Kimi bilmem ne…

Ama bu soru öyle bir soru ki yanıtı kesinlikle bu değildir: ibadet! İman! Ölüm! Zaman!

Gerçek manada kayda değer nimetler şu az önce yukarıda saydığım kelimelerdir. Belki bir satırlık yer tutuyor ama içerisinde ne uzun yıllar ne yaşamlar ne ölümler ne hayatlar sığdırılmış.

Kısacık bir yaşamımızda kalp kırmanın hiçbir karşılığı yoktur. Karşılığı yok çünkü geçici bir sürede düşman beslemenin hiçbir anlamı yokta o yüzden. Hayır dua almak yerine kim bir kötü söz işitmek ister ki?

Garip bir yaşam sürüyoruz. Birilerinin isteği için çalışıyor, nefesimizin son raddesine kadar o uğurda harcayarak çaba sarf ediyoruz. Sabah onlar için kalkıyoruz mesela. Akşama doğru bedenimizden akıttığımız terde onlar için. Pek tabi burada rızık kazanmanın bir ince çizgisi mevcuttur. Lakin günümüzde ne bu çizgi hassasiyeti kaldı işverenlerde ne de çalışanların helal kazan arzusu.

Hayatımızın son nefesle sona ermesi gibi yitip gidiyor her şey ve kayboluyor avuçlarımızda tüm yaşantımız. Bütün yaşanmışlıklar gibi anılarda bitik gidecek. Zamana sığdıramadığın hayatın son bulmuş olacak. Mesnetsiz plan kurma hayali çöp olur gider. Kuru bir düşünce ve gürültüden ibaret kalır.

Önem sırasını sekteye uğratıyoruz kimi zaman. Değersiz olanın daha değerli olduğu değerli olanların daha değersizleştiği zamanda yaşadığımızdan mıdır bilinmez; insan hayallerinin peşine düşüp kaybolmaktadır yokluk aleminde.

Bir insanın ikinci planı şu olmalı! Demek belki size yersiz gelmiş olabilir. Ancak Müslümanın doğruluk ve hakikat peşinde tükettiği hayatı göz önünde bulunduracak olursak, ikinci plan öyle söz ifade edilecek bir durum ilişkisi değildir.

Bediüzzaman Said Nursi, insanın yarını için hiçbir garantisi olmadığını, bunun bilinci ile sorumluluklarını yerine getirmede hiçbir gecikme olmaması gerektiğini şu şekilde vurgulamıştır:

"Ey nefis! Bil ki dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise senin elinde sened yok ki, ona mâliksin. Öyle ise hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil. Hiç olmazsa günün bir saatini, ihtiyat akçesi gibi, hakikî istikbal için teşkil olunan bir sandukça-i uhreviye olan bir mescide veya bir seccadeye at. Hem bil ki: Her yeni gün, sana hem herkese, bir yeni âlemin kapısıdır."