Eğitim, insanın her çeşit öğrenme ameliyesini içine alan bir kavramdır. Eğitim, insanlara küçük yaştan itibaren, kişiliklerinin gelişip olgunlaşması için gerekli bilgilerin öğretilmesi, yararlı beceriler, iyi alışkanlıklar ve davranışlar kazandırmak amacıyla yapılan çalışmalar bütünüdür. Eğitim ve öğretim, insanı, akıl ve gönül bütünlüğü içinde, hem bu dünya hem de ebedî hayat için hazırlama ve yetiştirme sanatıdır.

Hz. Muhammed (s.a.v.) eğitim, öğretim ve ilme büyük önem vermiştir. Peygamberin işlerinde ve sözlerinde bilgi, öğretme, öğrenme, öğrenci ve muallime verilen değer çok fazladır. Hz. Peygamber’in eğitiminin temelinde kendisine indirilen ilk vahiy yani ‘‘Oku..!’’ Alak, 96:1-5 ) emri bulunmaktadır.

Dolayısıyla okumak ona ve ümmetine Allah Teala’nın ilk emridir. Kendisi bir ümmî iken içinde bulunduğu toplumu eğitme görevi ona verilmiştir. Çünkü O, Allah’ın kendisini seçtiği ve hikmeti öğrettiği bir peygamberdir. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde bildirilmektedir: “Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah mü’minlere büyük bir lütufta bulunmuştur.”  (Âl-i İmrân 3:164)

Bu bakımdan bizzat Hz. Muhammed (s.a.v); “Ben ancak bir öğretmen olarak gönderildim” buyurmuştur (ibn Mace, Mukaddime 17). Hz. Peygamberin eğitimi, insanlara her yönde faydalı bilgilerin kazandırılması ve kazanılan bilgilerin kişilerin hayatına yansıyarak faydalı O, bir taraftan Cenab-ı Hakk’ın emrine uyarak; “Rabbim, benim ilmimi artır!” (Taha, 20/114) diye bilgisinin artırılması için Allah’a yalvarır ve bu uğurda çaba sarfederken, diğer taraftan; “Allahım, bana öğrettiğinle faydalanmayı nasîbet!” (İbn Mace, Mukaddime 23) diye yakarıyor; “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım” (Müslim, Zikr 73) diyerek de bilgiden maksadın faydalanmak ve faydalı olmak olduğunu belirtiyordu.

Hz. Muhammed (s.a.v.), eğitiminin temeline; “Müjdeleyin nefret ettirmeyin. Kolaylaştırın, zorlaştırmayın” (Müslim, Cihâd Hds. 1732) buyurarak sevgi ile iç içe, hoşgörülü birer eğitimci olma düsturunu koymuştur.

Peygamberimizz en büyük savaşı cehalete karşı vermiş, cahiliye dönemine son vererek, ilim ve irfan çağını başlatmıştır. İnsanlar, İslâm öncesi câhiliyye düzeninde Allah’tan başka ilâhlar ediniyorlardı ve haksızlık, ahlâksızlık, hırsızlık, içki kumar, zinâ ve her türlü kötülük yaşanıyordu. İslamın hâkim olmasıyla Hz Peygamber, cahiliye yaşantısını ortadan kaldırmıştır.

Toplumların maddi ve mânevi alanda yükselmelerini sağlayan en önemli sebeplerden biri ilimdir. Bu nedenle dinimiz ilme  büyük önem vermiştir. İslâm Dini, ilme ve bilgiye gerektiği değeri vermiş ve bilgiye ulaştıracak bütün meşru yolları açık tutmuştur. İlim öğrenmek için, zaman, mekân, yaş sınırı koymamıştır.

Erkek ve kadın herkese beşikten mezara kadar ilim öğrenmeyi emretmiş, hayatın her aşamasında ve her safhasında kişinin kendi durum ve konumuna göre ilimle iç içe olmasını istemiştir. Bilginin insanı yücelteceği Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmektedir:  “Allah, içinizden inananların ve kendilerine ilim verilenlerin derecelerini yükseltir…” (Mücadele 58/11) İslâm, okumaya ve ilim elde etmeye büyük önem vermiştir.

İslâm; fıtrata, insanın yaratılışına en uygun bir din olduğu için bütün müslümanlara ilmi farz kılmıştır. Her müslüman’ın kulluk görevlerini (ki bütün dünyevî işlerini kapsar) yerine getirecek, helâl ile haramı, hak ile bâtılı ayırt edecek kadar bilgi sahibi olması farzdır. “İlim tahsil etmek, her Müslüman erkek ve kadına farzdır.” (İbn Mâce, Mukkaddime 17)  Hz. Peygamber ilim öğrenmede kadın-erkek ayrımı gözetmemiştir. Erkeklerin yanı sıra kadınların eğitimi ile de bizzat ilgilenmiş, onların da bilgi sahibi olmasını çok önemsemiştir. Nasıl ki iman ve ibadet alanındaki hükümler hem kadın hem de erkekleri sorumlu tutuyorsa, ilim tahsili de her iki cinsi o derece sorumlu tutmaktadır. İlim ve güzel ahlak sahibi olan hem kendine, hem ailesine hem de topluma faydalı olur.