24 Ekim günü Riyad’da düzenlenen ve 60 kadar ülkeden 2 bin 500 kişinin katıldığı “ Gelecek Yatırımlar Girişimi” toplantısında Suudi Arabistan Veliaht Prens Muhammed Bin Selman,ülkesinin radikal düşünceleri derhal yok ederek “Ilımlı İslam’a” döneceğini söyledi. “Hoşgörülü dinimizi, gelenek ve görenekleri yansıtan normal bir hayat yaşamak istiyoruz.”dedi. Radikalizmi de çok yakında yok edeceklerini sözlerine ekledi. Bu tür kavramların çoğu, gerçek İslâm’a alternatif olarak üretilmiş ve servis edilmiş Batı menşeli kavramlardır. Bütün bunlar İslâm Dinini farklı kavramlarla yan yana getirerek, hedefinden saptırma, özünü değiştirme ve tahrif etmek maksatlarıyla yapılmaktadır. Batılı küresel çetelerin, emperyal amaçlarını hedefleyen “Ilımlı İslam” projesi,İslâm’ı, siyasetten, sosyal yaşamdan, hukuktan ve ekonomiden ayrımını öngörmektedir. Allah ile kulun arasına sıkıştırmaktadır. Müslümanların bir kısmını, İslâm adına İslâm’dan uzaklaştırmaktır. Böylece dinin modernize edilmesini hedeflemektedirler. Resmen Ilımlı İslam’ınseküler bir proje olduğu görülmektedir. Böyle yapmakla da, ABD’nin ve Batı’nın emperyalist ideallerine, sömürgeciliğine ve hegemonyasına direnen ve mücadele eden Müslümanların dirençlerini kırmak, tevhidi uyanışı engellemek, onları pasifize etmek ve toplumsal tepkilerin yumuşatılması amaçlanmaktadır. Ayrıca İslam Coğrafyasındaki Suudi Arabistan gibi krallıkların ve diktatörlüklerin, oturdukları koltukları garantiye almak için ABD’nin projelerini uygulamaya koymaktan geçtiğini düşünmekteler. Siyasî hedeflerine daha kolay ulaşmaları, halkı sistem içerisine çekme ve daha rahat yönlendirmeleri için yapılmaktadır.Dolayısıyla ABD’nin en iyi müttefikleri “Ilımlı İslamcılar” olmaktadır. Ilımlı ve demokratik İslâm kavramı ve modeli, 11 Eylül 2011 saldırılarından sonra ABD tarafından Ortadoğu için geliştirilen projenin önemli bir parçasıdır. Bu proje, 09.06.2004 yılında ABD’nin Georgia Eyaleti’ndeki Sea Island kasabasında yapılan G-8 zirvesinde resmen açıklandı. ABD’nin gündeminden G-8 ülkelerinin ortak gündemine mal edildi. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ismiyle anılan bu projede, Ortadoğu ülkelerinde köklü politik, ideolojik, sosyal ve kültürel değişiklikleri amaçlıyordu. Bunun içinde İslâm’ın ılımlaştırılması veya demokratikleştirilmesi gerekiyordu. Bu kavramlar ve model, sürekli gündemde tutuldu ve toplumlara pompalandı. Böylece İslâm ile İslâm Dünyası değiştirilecek, yeni bir din oluşturulacaktı. Yeni oluşturulacak bu din ile toplumsal tepkiler cılızlaştırılacak, Batı’ya biat etmekten imtina etmeyen yönetimler desteklenerek Ortadoğu daha rahat kuşatılacak ve daha rahat sömürülecekti. Hiçbir Müslüman’ın, İslâm’da bir eksikliğin bulunduğunu düşünmesi mümkün değildir. İlâhî bir yaşam tarzı olan İslâm, isim olarak da tamamdır. Onun için, önüne arkasına radikal, ılımlı, demokratik, siyasal, modern, liberal, politik, sivil, fundamentalist ve kapitalist vs. gibi ilaveler yapmak yanlıştır. Buna benzer, Türk İslam’ı, Arab İslâm’ı veya Alevî İslâm’ı gibi tanımlamalar da doğru değildir. Böyle yapmak onun eksikliğini ifade eder veya birden fazla İslâm olduğunu çağrıştırır ki, her iki durumda yanlıştır. İnsanın, doğru yolda olması için, İslâm Dinini başka bir sistemle, inançla veideolojiyle bağdaştırmaya, birleştirmeye ve entegre etmeye haddi ve yetkisi yoktur, İslâm böyle bir şeye ihtiyacı olmayan bir dindir. İslâm kelimesinin farklı kavramlarla anılması, Kur’ân-ı Kerîm ile de örtüşmez: “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, o kimseden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek.”(Âl-i İmrân, 3/85) Allah (c.c) katında, İslâmî hükümlerin ve hukukun/şeriatın dışındaki yönetim şekillerinin ve yaşam tarzlarının da bir din olduğu vurgulanmakta ve böyle dinlerin asla kabul edilmeyeceği Kur’ân-ı Kerîm’de açıkça bildirilmektedir. İslâm kelimesinin önüne veya arkasına ilave edilerek kullanılan her kavram, İslâm Dini’nden çıkış, başka dinleri oluşturma ve küresel emperyal çetelerin hedeflerini amaçlayan çabalarıdır.