Her yıl düzenli olarak mübarek rahmet ayı ramazanda müslüman Filistinli halka zulmeden Siyonist İsrail bu yılda geçmişte olduğu gibi saldırgan tavırlarını ortaya koymaya devam ediyor.

Kan ve nefretten başka bir şey bilmeyen bu kafir topluluğun milyarlarca Müslümanın gözü önünde bir avuç Müslümana karşı gösterdiği saldırgan tavır, soykırım hareketi ve işgalci anlayışı her geçen gün katlanarak artmaktadır.

Son birkaç gündür her geçen saniye körüklenen bir alev misali yükselen tansiyon ve ateş, kargaşa ve korku, endişe ve ölüm insanları çileden çıkardığı gibi, olası büyük bir felaketinde önünü açacak gibi gözüküyor.

Müslüman Müslümanın kardeşidir anlayışıyla daima hareket eden gönül coğrafyasının merkezinde yer alan Türkiye her zaman Filistin’deki müslüman halkın yanında yer aldığını sonuna kadar da yer alacağını dile getirmiş olsa da bunun zulme engel olmadığı aşikâr.

Sadece Türkiye mi var dünyada? kendisine İslam devleti diyen diğer ülkeler ne yapıyor? Zor zamanlarda belli olurmuş dostluklar; artık aşikâr. Bir elin parmak sayısını geçmedi bu zulme dur diyen İslam ülkesi. Üç maymuna oynamak kolay tabi. Çocukların gözyaşları, mazlumun ahı var…

Osmanlı devletinden önce ve sonrasından bu yana yüzyıllardır müslüman idaresi altında olan Kudüs’ün son yüzyılda Siyonist kafir bir topluluk, tarafından peyderpey işgal altında olup kemiren bir kene gibi içten içe Müslümanları baskı altına alarak yok sayma politikalar ile günümüz toprak bütünlüğe erişti.

Barış ve adaletten dem vuran kafir milletler şöyle bir yana dursun. Onlar daima barışın elçisi olup kan ve ölümden başka hiçbir şey götürmedikleri gibi soy kırım gibi insanları yerlerinden etmiştir.

Müslüman halklara ne demeli? Sessiz… Yıllardır gelişmeleri yakından takip eden müslüman devlet adamları, baştan aşağı müslüman olan ülkeler nerede?

Yapılan bunca zulüm ve eziyetin ardından kınamakla yetinmemeliyiz. Boyutsal olarak tepkinin daha büyük olmadı lazım. Daha büyük etki daha büyük sonuçlar aldırır. Sözlü kınamanın kime ne yararı var? Yararı olmayan şeyin zararı olur mu?

Bir su serpilmeli dahi değildir müslüman yüreğinde yanan kor bir ateşe atılan. Olayın geçmişte olduğu gibi örtbas edilmesini üç maymun edasında izlememeliyiz. Kafirin sebepsizce masumların üstünde gösterdiği zalimliği Müslümanlar merhamet ve rahmetle göstermeli. Göstermeli evet. Ama nasıl?

Hani nerde o müslüman? Ya da kim?

Bir olmak birlikte olmak içgüdüsünü yitirdik gönüllerimizde. Başka bayraklar altında sürülen onlarca yılın mümin kimliğimizin ikinci plana atılmasını getirdi ve böylelikle beraber olma duygusunu, gerekliliğini kaybettik.

Dünya üstünde kaç milyar insanız; bir avuç küfür topluluğuna ses çıkartacak yüreği barındırmıyoruz. Kaç milyar müslüman topluluğun mahalle kadar hükmü yok!..

Cemil Meriç’in bu hassasiyeti ifade edercesine ifade ettiği sözler durumu açıklar nitelikte:

“Zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur.”