Peygamber Efendimiz’in (asm) sözleri hadis kitaplarında toplanmıştır. Bu kitaplardan en meşhurları “Kütübü Sitte” adı verilen kitaplardır. Kütüb-i Sitte, “Altı Kitap” anlamına gelen, Ehl-i Sünnet tarafından en sağlam Hadis kaynakları olarak kabul edilmektedir. Bunlar sırasıyla; Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim, Sünen-i Nesai. Sünen-i Tirmizi, Sünen-i Ebu Davud, Sünen-i İbn Mace isimli hadis kitaplarıdır.

İslam’ın delilleri ve kaynakları Kuran’dan sonra hadislerdir. Kuran “Allah kelamı” olduğundan ondan daha yüce söz yoktur. Hz. Muhammed’in sözleri ise Kuran’dan sonra kabul edilen en yüce kelamdır. Çünkü Kuran lisanıyla Necm Suresi 3. ve 4. Ayetlerde “Vemâ yentiku ‘ani-l hevâ- in hüve vahyün yuha” yani “O (Peygamber) keyfine göre konuşmaz. O ancak kendisine vahyolunanı söyler” ayeti hadislerin önemini apaçık göstermektedir.

Günümüzde bazı insan kılığında Şeytanlar; İslam’a olan düşmanlıklarını gizlemek maksadıyla sahih hadislere dahi hücum etmektedir. Hatta bütün ehli sünnetin kabul ettiği Kütübü Sitte hadislerini dahi reddederek inkara sapmaktadırlar.

Bunu yapanların başında felsefe bataklığına saplanmış ve Batı özentisi ilahiyatçılar yer almaktadır. Medya kuruluşlarından fazlasıyla yüz bulan bu hocalar sayesinde batıl ve İslam’a aykırı her türlü melanet işlenmektedir.

Burada söylenecek hiçbir yazı Hz. Muhammed’in (asm) sözlerinin ne kadar makbul ve güzel olduğunu ifade etmeye yetmez. Lakin onun sözleri bizim yazılarımızı güzelleştirecektir. İşte bu yüzden birçok yazar ellerinden geldiğince hadislere yer vermeye çalışarak yazılarına güzellik katmaya çalışırlar.

Ne yazık ki kasıtlı olarak cahil bırakılmış ve bu Şeytani hocaların tecavüzüne maruz kalmış halkımız, farkında olmadan hadislere karşı çıkmaktadır. Her şeyi “Kuran Müslümanı” ismi ile tekeline almaya çalışan ve hadis, fıkıh kaynaklarını reddeden bir güruh, İslam’a hücum etmektedirler. Bu hali ile FETÖ’nün verdiği zarar kadar ülkemize ve halkımıza zarar vermektedirler.

Buraya kadar bu dehşetli fitneyi anlatmaya çalıştım buradan sonra ise İslam’ın delillerine ve İslam fıkhına ayıracağım. Ta ki kimse ben bilmiyordum diyerek cehalet mazeretine sığınmasın.

Lügat manada fıkıh, bir şeyi anlayıp bilmektir. Fıkıh âlimlerinin kullanımında ise fıkıh, tafsilatlı delillerden elde edilen amelle ilgili alakalı dini hükümleri bilmektir.

Fıkhın bir anlamı ise dünya ve ahiret saadetine ermektir. Dünyada saadete nail olma, cehalet uçurumundan ilmin doruğuna ulaşmakla ve Allah’ın rızasına uygun şekilde amel yapma ve insanların lehine, aleyhine olan şeyleri (o insanlara) beyan etmeye güç getirmek demektir.

İslami deliller ise Edille-i Şer’iyye yani Şer’i deliller olarak da ifade edilir ve dört kısımdır ;

1. Kitab

2. Sünnet

3. İcma

4. Kıyas

Yukarıda zikredilen namazın farz olması, zinanın haram olması hükümleri, Edille-i Şer’iyye’nin birincisi Kur’an’dır. Yani Kur’an âyetleridir. Farz ve Vacip hükümler genelde âyetlerden çıkar.

İkincisi: Hz. Peygamberin peygamber sıfatıyla söylediği sözler ve yaptığı işler demektir. Farz ve Vacibin dışındaki hükümler genelde sünnetlerden çıkar. Sünnet’e ise şu örnek verilebilir. Rasûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i Şerif’inde ; “Altın ve ipek, ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır.”

Üçüncüsü Hz. Peygamberin vefatından sonra müçtehittik vasfını kazanmış olan alimlerin herhangi bir meselede fikir birliği etmeleridir. İttifakla alınan böyle bir hüküm bütün ümmeti bağlar. İcma’ya ise şu örnek verilebilir; Satıcı ile müşteri arasında icab, kabul (yani; sattım, satın aldım gibi herhangi bir sözlü muamele) bulunmaksızın yapılan alışveriş’in geçerli olduğuna alimler icma (söz birliği) etmişlerdir.

Bir asırda bulunan müçtehitlerin bir hâdisede ittifakları ve bu ittifaktan Müslümanların haberdar olması aklen mümkün ve vakidir. Nitekim Ashab-ı Kiramın bazı mes’elelerde ittifak etmiş olması katiyyen sabit ve bize göre tevatüren mâlumdur. Ümmet-i Muhammed’in en kudretli mümessilleri olan müçtehidîn-i izamın bir mes’elede ittifak etmeleri bir hüccettir. Böyle bir ittifakın şer’an bir hüccet sayılması bu ümmete İlâhi bir ikramdır.