Kadına Şiddet ve Kamalizm (2)

Erzurum, Rus işgalinden kurtulmuştur ama şehirde bir de Rus Konsolosluğu çalışmaktadır. Şapka yüzünden darağaçlarında asılı insanlar ne büyük keyif vermiştir bunlara. İşte “bizim yapamadığımızı kendi yöneticilerinin yapıyor” diyerek pek de büyük keyif aldıklarını düşünüyorum. Şapka devrimi ve çıkan olaylarda halkın içinde rahatça çalışmalarını sürdüren Rus konsolosu komünizm için oldukça mümbit bir fırsat yakalamışlardır. Şapka olayları ile birlikte daha bir çok fena işte Rus ajanlarının tahrik ve istismarı açık bir şekilde görülmüştür. Ruslar yerine şimdi Batı Avrupa ülkeleri fitne kazanını kaynatmada üzerlerine düşen görevi bihakkın ifa etmektedirler. Erzurum’da eşraf yani halkın ileri gelenleri şu kararı alır “Gidelim Hükümet konağının önüne, Vali Bey’e rica edelim. Kar da yeni yağmış. Kar 3-5 santim, bizim kulaklarımız üşüyor. Bahara kadar müsaade etsin. Şimdi arasak şapka da bulamayız zaten, acele etmesin!” Daha kalabalık Hükümet konağının önüne varmadan hafiyeler birkaç kişiyi kışkırtarak pencerenin camlarını taş atarak kırdırmışlar. İzmirli Vali Zühtü Bey, aradığı fırsatın doğduğunu görerek hemen Ankara’ya, Erzurum’da halkın isyan ettiğini telgrafla bildirmiştir. Oysaki bu durumu isyan olarak görmek vicdansızlıktır. Lakin Erzurum’a İstiklal mahkemesi gelmiş ve hemen “Örfi İdare” yani sıkıyönetim ilan edilmiştir. Emir üzerine halk, evlerindeki silahları getirip Örfi İdareye teslim etmişler. 2500 tüfek toplanmış bunu gören gazeteciler sormuş:”Kaç mermi sıkıldı devlete karşı bu tüfeklerle?” Cevap gelmiş: “Hiç!” Bunun bir isyan olmadığı apaçıktır. Büyütülen olay, aslında Erzurum’a İzmir’den gelmiş zalim bir valinin marifetidir. Vali Zühtü, halka gözdağı vermek için bahane aramaktadır. Amaç bu cesur ve gözünü budaktan esirgemeyen halkın din ve vicdan özgürlüğünü ortadan kaldırmaktır. Şehrin Garnizon Komutanı Tatar Hasan Paşa ve Vali’nin idam etme yetkileri vardır. Kafa kafaya verip bu işi kısa yoldan bastırmak ve gözdağı vermek için her türlü fenalığı yapacaklardır. Sıkıyönetim ile birlikte akşam namazından gün ağarıncaya kadar sokağa çıkma yasağı getirilir. Erzurum Camileri haftalarca sabah ve yatsı namazlarında kapalı kalır. Düzinelerce insan evlerinden toplanır. Yakınlarını görmek isteyenler, okkalı bir dayak yedikten sonra gönderilirler. İlk çırpıda Cin Oğlu Hacı, İttihat ve Terakki’nin vurucu güçlerinden olmasına bakılmadan ağır bir mahkûmiyet alıp Sinop’a sürüldü. Şehrin en itibarlı şahsiyetlerinden Ahmediyeli Akif Kullebi ile Papilacı Mahmut idam edildi. Ayrıca Divan-ı Harbi Örfi tarafından 21 kişinin idamı meydanlarda infaz edildi. Sekiz kişi ise elleri kelepçeli olarak, Ankara İstiklal Mahkemesi’ne sevk edildiler. Müftü Solakzade ise nasıl becerdi ise bu vartadan kurtulmuştur. Savaş senelerinde bu milletin başına gelen felaketler ve sıkıntılar, çocukları erken yaşta delikanlı etmiş kadınlara erkek gibi oturup kalkmayı öğretmiştir. Bir baba gibi çoluk çocuklarına sahiplik etmeye mecbur olan bu kadınlarımızdan Şalcı Şöhret Kadın da yetim balalarına bakmak için el işi şal örüp pazarda açtığı sergide satardı. Vilayete doğru yürüyüş yapıldığı olay günü gelip haber vermişler ki: “Şöhret Kadın, senin oğlanlar hükümeti taşa tutuyor, git onlara sahip çık!” Şöhret Kadın bohçasını kapıp dışarı fırlamış. Hükümet konağının önüne geldiğinde bakıyor ki, asker bir sıra, zabitler bir sıra, millet bir sıra birbirlerine sert sert bakıyorlar. Şöhret Kadın yetimlerini kalabalığın arasında göremeyince, jandarmaların onları alıp götürdüklerini sanmış ve köpürmüş.