Bağırarak bohçasındaki takunyaları çıkarmış zabitlere fırlatmış. “Ula soykanızda kala! Şapkanıza bilmem ne edeyim! Nerde benim balalarım?” diye de memurların şapkalarına sövmüş. İşte Şalcı Şöhret Kadın’ın suçu bu kadar. Yetimlerini koruma içgüdüsü, ana yüreği, din gayreti ve bunun sonucunda ettiği birkaç söz. Fakat işte böyle bir söz sonucunda bir insanı hatta bir kadını idam edecek kadar gözü dönmüş yöneticiler var ve bunlardan hesap sormayı 90 yıl geçtiği halde cesaret edemeyen insanlarımız var. Ne olduğunu daha anlamadan Şöhret Ana’yı hemen tutukladılar. Mahkemede idam kararı açıklanırken bir sözü olup olmadığı sorulur Şöhret Ana’ya. O da: “Lan kavat, kadın kısmının idam edildiği nerede görülmüştür”. Bu coğrafyada bir erkeğe söylenecek en ağır söz “kavattır”. Bu sözün mahkemede söylediğini bizzat eski Cumhurbaşkanı Demirel sohbet esnasında anlatmaktan çekinmemiştir. Demirel’in insanları kendi safına çekmek için böyle itirafları vardır, herkese mavi boncuk dağıtmakta uzmandır. Fakat vakti gelince darbeci askerlerle işbirliğinden de kaçınmaz. 28 Şubat 1997 tarihinde bizzat faşistlere öncülük edip bu konuda eşsiz bir lider olduğunu tarihe kazımıştır. İdam edilenler şehrin meydanlarında akşama kadar sergilenirler. Teşhir edilen mazlumlara öldükten sonra da saygı gösterilmez. Tek atlı çöp arabaları bunları alarak dini merasim yapılmadan toplu mezarlara gömerler. Ve bu idamların içerisinde bir tanesi vardır ki tarihe geçmiştir ama kara bir leke olarak. Evet, tarihimizde siyasi nedenle ilk kez bir kadın idam edilmiştir. İşte ülkemizde kadına şiddet bu olayla başlamıştır. Şalcı Bacı çuvala konulup o şekilde idam edilmiştir. Suçu nedir? Sıkıyönetime göre kanuna muhalefettir ama ya aslı nedir işin? Ana yüreğinin verdiği hassasiyet ile “acaba çocuklarım kayboldu mu”, “hapse mi atıldı” gibi düşüncelerden kaynaklanan endişedir. Şapka yüzünden asılanlar arasında bir de kadının olması ne hazin ve ne gariptir. Tarihte emsaline az rastlanan bir durumdur. Şalcı Şöhret Kadın, Kasap Aziz’in anasıdır. Bir kadının siyaseten idam edilmesi herhalde adalet tarihinde ilk defa Erzurum’da vuku bulmuştur! Bugün boyalı basın ve devletten güdümlü İstanbul gazeteleri adeta kör sağır ve dilsizdir. Ogünün gazeteleri de böyleydi. Hâkimiyet-i Milliye, Akşam, Tanin ve Cumhuriyet gazetelerinin hiçbiri bu olayı yazmadılar. Hala da bu insanlık dışı cinayetleri millete duyurmamakta ısrar eden benzer anlayıştaki medyaya yazıklar olsun. Her türlü kadına şiddet olayında mangalda kül bırakmayan kadın dernekleri ise bir parça utanmalı ve tarihimizdeki bu kara lekeyi temizlemek için hiç olmaz ise bir iki kelam etmelidir. Kadın işleri ile alakalı bakanlığı ise Allah’a havale ediyorum. Söyleyecek tek söz bulamıyorum. Bu bakanlık çalışanları yedikleri kursaklarından geçerken düşünmeli ve “biz görevimizi hakkıyla yerine getiriyor muyuz” diye düşünmelidirler. Bu olaylara şimdiye kadar gerekli tepkiyi göstermeyen başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere tüm kamu yöneticileri samimiyet sınavında sınıfta kalmamak için bu vahşi ve acımasız olayın üstüne gitmelidirler. Bakalım daha ne kadar sessiz kalıp “kör sağır ve dilsiz” olacaklardır. Kuran’da ki “onlar kör sağır ve dilsizdirler asla doğru yola dönmezler” mealindeki ayetin tehdidinden korkuyorlar ise gayrete gelmeleri şarttır. Her ne ise… Yirmi iki erkekle birlikte Şöhret Ana idam sehpasında asılarak can verdi. Şöhret Ana, kadın olduğu ve idamın çok iğrenç bir infaz şekli olmasından dolayı beyaz un çuvalı ile asıldı. Hiç olmaz ise şimdi iadeyi itibarı verilmelidir. Bari bu kadarını yap ey Hükümet!