Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu Denetçiliği Kurumu, çok önemli bir karara imza atarak 28 Şubat 1997 yılında dindar insanlara yapılan zulme karşı hükümete bir tavsiye kararı aldı. Ombudsmanlık kurumunun 19 Nisan 2019 tarihinde aldığı karar ile Adaleti Savunanlar Derneği’nin (ASDER) başvurusu kabul edilmiş; İçişleri ve Milli Savunma Bakanlıklarına 30 gün içinde cevap vermesi istenmiştir. Bu tavsiye kararı ile mahkeme kararı olmaksızın üçlü ve ikili kararnameler ile resen emekli edilen askerler için de yeni bir umut kapısı açılmış oluyor. Bu sayede Yüksek Askeri Şura (YAŞ) Kararı ile ayrılan kişilere tanınan haklar resen emekli edilenlere de verilmiş olacak. Aradan 22 seneden fazla bir zaman geçtiği için unutulan bu konuda bazı bilgileri vererek bu çok önemli müracaatı anlamaya çalışalım. 28 Şubat 1997 öncesinde ve sonrasında neler olmuştu? Darbeci generaller ile birlikte FETÖ örgütü, orduda dindar askerlere karşı büyük bir tasfiye operasyonuna girişmişlerdi. Amaç darbe yapıldığında ordu içinde kendilerine karşı halkın yanında yer alacak askerlere fırsat verilmemesi idi. Bu amaçla eşi başörtülü askerler hedef seçildi. Namaz, oruç ve içki içmemek gibi nedenlerle zaten gerekli tasfiyeler yapılıyor fakat bu durum yeterli görülmüyordu. Bu amaçla önce subaylara baskı yapılmaya başlandı. Çağdaş kıyafet dedikleri başı açık kıyafet mecbur tutulmaya başlandı. Başörtüsünün dini bir geçerlilik değil de siyasi bir sembol olduğu iddia ediliyor Yaşar Nuri Öztürk ve Feto aracılığı ile bunun dini bir zorunluluk olmadığı anlatılmaya çalışılıyordu. Nitekim FETÖ örgütü derhal bu duruma göre üyelerine eşlerinin başlarını açmalarını emretti. Eğer açmamakta direnenler olursa Fetocu dahi olsa ordudan atılacaklardı. Nitekim eşinin başını açmayan ve Feto’ya sempati ile bakan bazı askerler ordudan tasfiye edildiler. Çünkü bunlar emir dinlemiyordu. Bu hali ile askeri darbe esnasında kendilerine itaat etmeyebilirlerdi. Batı Çalışma Grubu kurulmuş ve faaliyetlerine son hızla devam ediyordu. Bütün askerlerin aile fotoğrafları istendi ve eşi başı örtülü olan herkes takibata uğradı. Bu dönemde Deniz Kuvvetleri komutanlığında görevliydim ve kanunda yeri olmayan Batı Çalışma Grubu kurucularından Güven Erkaya icadı “Kontrol Altına Alınması Gereken Şahıs” statüsüne alınmıştım. Daha sonra eşimin başını açmadığı görülünce sırasıyla şüpheli ve sakıncalı statüsüne alındım ve nihayetinde 1996 Aralık YAŞ kararı ile ordudan atıldım. Bu dönemde benimle birlikte binlerce asker ordudan tasfiye edildi. Atılanlar ya YAŞ kararı ile veya Resen Emeklilik denilen bir usulle yapılıyordu. Senede iki defa toplanan YAŞ bu sefer bizi tasfiye etmek için 4-5 defa yapılıyordu. Fakat başörtüsü konusundaki hassasiyet çok güçlüydü ve kimse bu darbeci generalleri ve Zındık Feto’yu dinlemiyordu. YAŞ ile ayrılan bizler yargıya başvuramıyorduk. Fakat Üçlü Kararname ile resen emekli edilenlerin yargı yolu açıktı. Nitekim Askeri İdare Mahkemesine yapılan bütün müracaatlar reddediliyordu. Sonuçta askeri yargıçlar sicil aldıkları Kuvvet Komutanlıklarının aleyhine karar alamıyor tam bir hukuk cinayeti işleniyordu.