Buna karşılık Rum kesiminde Rum gençler dinlerine ve Yunan kültürüne bağlı yetiştirilmektedir. Devlet bu konuda kilise ile birlikte olağanüstü bir çaba göstermektedir. Halbuki Türk kesiminde ne camilerde, ne de okullarda din ve Kur’ân dersi verilememektedir. Çünkü Kur’an öğrenmek, öğretmek, hafız yetiştirmek “laikliğe aykırı “ bir davranış olarak görülmektedir. İşin acı tarafı Kuran ve din eğitimine “bütün gücümüzle karşı koyacağız”, “asla izin vermeyeceğiz” diyecek kadar azgınlaşmış guruplarla karşı karşıya kalmış durumdayız. Hatta kimi vatandaşlar cesaret edip ezanı yasaklamak için dava bile açmışlardır.

Türkiye’deki genç nesil bilmez ama biz bu durumu 28 Şubat 1997 yılında yaşadığımız olaylardan dolayı çok iyi biliyoruz. Silahlı kuvvetlerin yönetimini eline geçirmiş ABD’den destek alan faşist bir yapı FETÖ örgütünün desteği ile aynı edepsizlikleri yapmıştı. “Gözün üstünde kaşın var” bahanesi gibi on bine yakın askeri ordudan atmayı başarmışlardı.

Hızını alamayıp kamu kurumlarına yöneldiler. Ne kadar başörtülü memur var ise hepsini işinden attılar. Zaten bu ahlaksızca saldırıya karşı geldiği için Ak parti iktidara geldi. Çünkü bu faşist darbeciler ve onlarla işbirliği yapan siyasetçiler halkımıza bıkkınlık vermişti.

Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olur demişler. Anavatanda yapılan çabalar mücahit bir toplum olan Kıbrıs halkını işte bu hale getirmiştir. Sonuç ortada olup teşhis koymak için meseleyi eğip bükmeye gerek yoktur. Şimdi çözüm zamanıdır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı Ersan Saner, “Kıbrıs Türk halkının bir 53 yıl daha masada harcayacak zamanı yok.” diyerek Cenevre’deki masaya Türkiye ile birlikte yeni bir model getirilmesi gerektiğini söylemiştir. Gerçekten de Kıbrıs’ta milli çözümler üretmek zamanı gelmiş hatta geçmektedir.

Kıbrıs konusunda Nisan ayı sonunda Cenevre’de yapılacak 5ülke ve BM temsilcilerine bu mesajımızı iletmek zorundayız. 53 Yıldır federasyon tezinin görüşülmüş ve 6 ana başlıkta yapılan temaslarda herhangi bir konuda anlaşmaya varılamamıştır.

Kıbrıs’ın garantörü ve anavatanı Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte Rumlarla iki egemen ve eşit devletin kurulabileceği yeni bir model bir gerekliliktir, gerçektir. Kıbrıs Türk halkının bir 53 yıl daha masada harcayacak zamanı yoktur.

Zaten Cenevre’deki görüşmelerde federasyon anlamında herhangi bir çözüme ulaşılması yönünde bir beklenti yoktur. Batılılar milli ve manevi değerlerimizi tahrip ederek Kıbrıs’ın elimizden çıkması için ellerinden gelen her gayreti göstermektedirler. Artık uyanmak gerekiyor.