Kapıları kilitleyip, askeri teçhizatı alıp, gözü dönmüş, kendini şaşırmış, dev aynasında gören üst düzey yetkisi olan alt düzey karakteri kalmamış zavallıya mı?
Genel Kurmayın en yakınında senelerce ona hizmet verene mi ?Onu oraya getirene mi ? Oraya gelmek gibi bir nimet üstünde olmasına rağmen bunun değerini bilmeyip nankörlük yapan, satılan karakter fukarası zihniyete mi ?
Askeri, halkın üstüne salan şaşkın, komik aptala mı ? Ne olduğundan habersiz koyun sürüsü gibi emir üzere beynini durduran askere mi?
Yoksa topluma mı ? Ya da bize mi ? Hatta kendimize mi?
“Hak bela yazmaz kul kudurmadıkça.” Kimlerdi aramızda kuduran ? Kimlerdi rahat batan ? Kimlerdi her çeşit rahatı, imkanı yerinde olmasına rağmen tuhaf ilişkiler içinde iletişimlerle kandırılan? Kimlerdi hoşgörüden uzak, şekliyle, inandığıyla, yaşam şekliyle kendini üste, kendi gibi olmayanları öteye kondurup, eleştiren, farklılaştıran ? Bizdik... Kendini dev aynasında muhatabını küçük gören. Siyasi fikrinden dolayı insanları yargılayan, başka düşündüğü için hazımsızlık yaşayan bizdik. Saygı duymaktan uzak, birbirimizi eleştirdik, Hem de en acımasızından, Diyemedik ki fikri her ne olursa olsun bizi birleştiren ortak bayrak, ortak bir vatan ve ülke var. Saygımız sarsılmıştı biz gibi onlara, tahammülümüz kalmamıştı. Görmeyi bile kabullenemez hale gelmiştik. Bizim gibi düşünsün, isterse hırsız olsun, isterse yalancı olsun gözümüzü kapadık. Kendimize, kendimiz gibi olana torpili dibine kadar yaptık. Seçim döneminde en yakın arkadaşlarımızla, dostlarımızla en büyük kavgaları en hırçın hallerimizle yaptık.
Futbol takımı tutar gibi, parti tuttuk.Başka bir fikre sahip insan bizim için dünyanın en itici insanıydı. Farklı bir birey, ayrı bir beyin değişik düşünebilir, fikrine saygın durmaktır olması gereken diyemedik. Kendine saygısı olan insanın farklılıklara saygısı olur, kafatasının içi açık insanın zihninde farklı renklere yer vardır.
Bizim silkinmemiz olsun 15 temmuz. Kendimize gelmemiz, neler oluyor dememiz, hatalarımızı tek tek düşünmemiz, şapkamızı çıkarıp önümüze almamız, anlatılanlara hemen inanmamamız, her sakallıyı hoca olarak algılamamamız, kişisel menfaatten çok toplumsal çıkar gözetmemiz ve buna benzer onlarca ders verildi bizlere 15 Temmuz gecesi yaşananlarla.
Eleştirmek için eleştirdik. Boş cümleler bize çene yorgunluğu ve zaman kaybından başka bir şey vermez, anlamsız yersiz özrü kabahatinden büyük muhalif bir bakış, derine inmeyen, iletişimiz sağlıklı kuramadığınız her çeşit iletişim kayıptır. Ortası olmayan bir millet haline geldik.Uçlarda yaşıyoruz, insanları ya yüceltiyor, en tepelere çıkarıyor, çıkardıklarımızı sorgulamıyor. sorgulama denildiğinde küfür edildiğini sanıyor, saldırı savunmasına geçiyoruz. Ya da en itici haliyle onu görüyoruz. Duygusal yaklaşıp, mantıksal çözümler ve duruştan uzak kalıyor, kimin ne mal olduğunun seneler sonunda ağır diyetler ödetilince fark ediyoruz.
Yaşadığımız olaylarda hep günah keçisi arıyor, ama dönüp asla kendimizle yüzleşmiyoruz. Duruşumuzdaki yanlışı araştırmayı bırakın, yanlışımızı söyleyene tahammülsüz duruyoruz.
Oysa yaratılışımızdan gelen eksik ve hata yapabilme özelliğimizi unutuveriyoruz. Okumayı sevmiyor, araştırmaktan hoşlanmıyoruz. Okumanın tek diploma almaya hak kazanma yanılgısını yaşıyor, eğitimli cahiller türetiyoruz. Kapitalist düzen içinde değerlerimizi unutup, bizi biz yapanlardan uzaklaşıyoruz.
Sonrasında günah keçisi bulup, olaylarda kafasını kuma sokan deve kuşu misali asıl görmemiz gerekenleri göremiyoruz.
Yüreğimi yakan 15 Temmuz gecesinden sonra, sizlerden bir tek şey rica ediyorum
Herkes şer gibi gelen ama bize ardında verilen tonlarca dersin içinden kendine düşen payı çıkarsın.
Gördük ki bize bizden gayrı dost yok.