Denizcilik mesleği sayesinde çok değişik yerler gördüm. Bunlardan belki de en ilginç olanı Hindistan’dı. Büyük şehirlerinde ve limanlarında yaklaşık 6 ay boyunca kaldım ve dünyada eşi benzeri olmayan özellikleri ile tanışmış oldum. Yüzlerce tanrısı ve heykeli olan Hindu dini, ülkenin çoğunluğunda hakim olan unsurdur. Budizm inancına benzer şekilde reenkarnasyon yani ruhun beden değiştirmesine inanırlar. Ülkenin her yerinde küçüklü büyüklü milyonlarca heykel vardır. Bu heykellerin önünde başlarını yere koyarak tapınan bir milyara yakın insan vardır. Hazreti Muhammed Aleyhissalatü Vessalam, dedesi Hazreti İbrahim gibi putlara karşıydı. İnsanları tevhide yani Allah’tan başka ilah olamayacağı bir dine davet ediyordu. Kuran’ın en önemli mesajı da buydu: Lailahe İllallah, Muhammeden Resulullah… Kuran, Hz. İbrahim’in putları, heykelleri kırdığını anlatmaktadır. Başka bir Âyette Nuh Peygamberin kavmi ile ilgili olarak şöyle buyrulur: "Sakın ilahlarınızı bırakmayın Ved, Suvâ, Yeğâus, Nesr" gibi putlarınızdan vazgeçmeyin, dediler. Böylece bir çok insanı sapıttılar. Sen bu zalimlerin sadece sapıklıklarını arttır" (Nuh Suresi 23-24). Hz. Peygamber’in (asm) hadislerinde de putlara heykellere tapınılmaması gerektiği ifade edilmiştir. Hz. Âişe’den nakledildiğine göre "Kıyamet günü en şiddetli azaba uğrayacak olanlar, yaratma hususunda kendisine Allah'ın yerine koyup, kendini ona benzetenlerdir" (Buhari, libas, 39; Nesai, Zinet, 112-114) buyrulmuştur. Mekke'nin fethinde Kâbenin içinde, çevresinde ve Safa ile Merve tepeleri üzerinde bulunan putlar-heykeller kırıp temizlenmiştir. Keza resimler de “gölgesiz suret” olarak değerlendirilmiş ve özellikle ibadet mahallerinde bulundurulması yasaklanmıştır. İslam dini; putlara, ikonlara, resimlere ve bunların temsil ettiği varlıklara tapınmayı açıkça reddeden bir dindir. Bununla birlikte özellikle Sabetay Yahudileri ülkemizde yönetimi ele geçirdikten sonra ilk iş olarak heykelleri dikmeye başlamışlardır. Yetmedi; her yerde putçuluğa benzer şekilde resimlerin bulunmasını mecburi hale getirmişlerdir. Hiç unutmam; Ahmet Rasim Ortaokulunda okurken, resim yüzünden bir arkadaşım feci bir şekilde dayak yemişti. Suçu da şuydu; karatahtanın üzerinde bulunan resimle ilgili olarak “gülüyor” demişti. Matematik öğretmenimiz küçücük boyuna rağmen çok fena tokatlar atmış sınıf arkadaşımızın burnu kanamaya başlamıştı. Bu olaydan sonra sınıfta herkes buz kesmiş; resim dahi olsa kutsal! şahıslara asla insana benzer bir şey dahi söylemememiz için dersimizi almıştık. Aradan tam 42 yıl geçti. Şimdi aynı bu öğretmenimiz gibi bir linç kampanyası düzenleniyor. İnsanlara tapınmayı emreden bir ideoloji ve kadrolar; sadece tarihi, eğitimi, siyaseti değil İslami bütün değerleri de yıkmak istiyor. Bu kadarla da kalmıyor hiç hesap vermeyen fakat hep hesap soran bir saldırgan üslupla putlaştırdıkları şahıslar için saldırıyorlar. “Hutbelerde neden adı anılmıyor?” ve “Camilerde neden adına Fatiha okunmuyor?” gibi son derece seviyesizce sözlerle Diyanet İşleri Başkanlığı’nı vefasızlıkla suçluyorlar