28 Şubat 1997 döneminde ordudan ve kamu kurumlarından başörtüsü ve dini gerekçelerle çıkarılan on binlerce vatandaşımız ne yazık ki hiçbir hakkını alamadı. Halbuki bu büyük zulme dur diyeceğini söyleyerek iktidara gelen Ak Parti hükümeti ve Erdoğan sessiz kalarak büyük bir vebale adlarını yazdırmışlardır. Çalışma kanununda açık hükümler bulunmasına rağmen haksız yere işlerinden güçlerinden edilen özellikle resen emekli askerler yani kararname mağduru Silahlı Kuvvetler personeli ile ilgili sayısız yazı ve makale yayınladım. Fakat adeta körleşmiş yöneticilerimiz bunların hiç birisini görmüyor. Çeşitli sivil toplum kuruluşları aracılığı ile de dile getirdiğim bu hususta ne yazık ki sağırlaşmış insanlarla karşı karşıya düşmüş bulunuyoruz. İşin hazin olan yanı ise iktidara gelirken vaatlerini çoktan unutmuş hissiz ve duygusuz insanlardan meydana gelmiş bu iktidar döneminde de binlerce insan ordudan sırf dindar olduğu gerekçesi ile çıkarılmıştır. Güya Yüksek Askeri Şura kararlarına “şerh” koyarak bu duruma itiraz ettiğini gösteren hükümet ne yazık ki mağdur ettiği insanlara zırnık dahi vermeyerek çok büyük bir mesuliyetin altına imza atmıştır. Bu dünyada haklarını alamayan binlerce insan elbette ruz-i mahşerde bu haksızlığa alet olan hükümet yetkililerinin yakasına yapışacaktır. Vakti geldiğinde “niçin zulme maruz kalan askerlerin haklarını iade etmediniz” diye sual sorulduğunda hangi deliğe girecekler merak ediyorum. “Haksızlık karşısında susan dilsiz Şeytandır” demiş atalarımız. Bu zulme karşı direnen insanları yıllarca susturmuş ve hükümetin zulme karşı sessiz kalmasını savunmuş olan insanlara da diyeceğim çok şey var. Her şeyden önce bari bundan sonra aynı nakaratlarla karşıma çıkmasınlar. Zira çok ağır sözleri sırf bu insanların hatırları için söylemedim. Sadece bu zulme son verilmesi için yumuşak ifadeler ile makaleler neşrettim. Fakat hükümet suratına şamar olarak vurulması gereken bu haksızlık karşısında iyice şımarmıştır. İşin kötüsü orduya faşistleri doldurarak FETÖ’den sonra yeni darbecilerin yetişmesi için eski Mao’cularla işbirliği içine girmiştir. Bu şaşkın hükümete tekrar sormak gerekiyor. “FETÖ örgütünü semirtip büten bu faşist darbeciler değil midir?” İlaç için bir tane dahi 28 Şubat mağduru askere almayan hiç olmazsa öğretmen ve danışman olarak birkaç kişiyi görevlendirmek o kadar zor bir şey midir? Kemalistler dağa taşa eskiden olduğu gibi “Atam sen kalk ben yatam” yazılarını asarken hiç olmaz ise dini hassasiyetlerinden vaz geçmediği için ordudan atılan insanlardan yararlanmak niçin bu hükümetin aklına gelmez? Yarın seçim meydanlarına çıkıp halkın huzuruna çıktıklarında bakalım bu sefer ne mazeret bulacaklar? Bir daha hatırlatmakta yarar görüyorum. Ordudan haksız yere atılmış insanların haklarını iade edip bu büyük vebalden kurtulmaya bakınız. Ayrıca binlerce asker ve onların mağdur edilmiş ailelerine niçin hakları iade edilmelidir bunları da tekrarlıyorum. Olur ki gafletten uyanıp kör ve sağırlıktan kurtulurlar. 1. Bu askerlerin Feto’cular gibi haklarında memuriyetten çıkartılmayı gerektiren mahkeme kararı yoktur. .Memuriyetten çıkarmayı gerektiren bir mahkûmiyeti olanlar Tart – İhraç cezası alır. Resen işlemi hukuksuz ve keyfi bir uygulamadır. 2. Resen emeklilik tabirinin emeklilik ile bir ilgisi yoktur. Kamuoyunu aldatmak- yumuşatmak için hukuksuz bu işleme, bu isim verilmiştir. 3. Bu dindar kıyımı sayesinde FETÖ örgütü semirtilmiş ve palazlandırılmıştır. Zira FETÖ mensubu asker eşleri özellikle başörtüsü takmaz bilakis modern görünmek adına çirkin hareketler içine girerler. Birkaç istisna kaideyi bozmaz. İşte kesintisiz darbe süreçlerini oluşturulan bu uygulamalardandır. 4. Ast rütbeliler için mahkeme kararı olmadan yapılan bu uygulama, uygulamaya imza atan generallere uygulanmamıştır. Balyoz ve Ergenekon gibi davalara maruz kalanlar söz konusu olunca haklarında açığa alma işlemi tesis edilmiştir. 5. Yüksek Askeri Şura (YAŞ) tan atılanlar ile kararname mağdurlarının atılma sebepleri aynı maddelerdir. Tek fark YAŞ mağdurlarına askeri yüksek idare mahkemesi yolu kapalı, kararname mağdurlarına açıktır. 6. Farklı düşünce ve görüşten tüm hukukçuların ortak beyanları Askeri Yüksek İdari Mahkemesinin (AYİM’ in) emir altında bir kurum olup, taraflı, hukuki zeminden uzak, kuruluş kanununda bile yerindelik denetimi yetkisi olmayan, ihtilal ürünü bir askeri vesayet yapısı olduğudur. (Örneğin, Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Burhan Kuzu ‘nun doktora tezinde bu husus belirtilmektedir) 7. Meclis Anayasa komisyonunun oybirliği ile üzerinde anlaştığı ilk madde AYİM in hukuksuz bir yapı olup kaldırılması gerektiğidir. Nitekim bu mahkeme kaldırılmıştır lakin hükümleri hala can yakmaktadır. 8. YAŞ mağdurlarına iade-i itibar yapılırken, bu nedenle yargı yolu açılması (AYİM) tercih edilmemiştir. 6191 sayılı kanun çıkarılarak Askeri yargı ve AYİM olması gerektiği gibi bypas edilmiştir. 9. 6191 Sayılı Kanun kısmen de olsa YAŞ mağdurlarının uğradığı zulme son vermiştir. Ancak büyük çoğunluk bu kanundan faydalandırılmamış yada faydalanmasını sağlayacak tek bir satır (6191 den aynen yararlanırlar) kelimesi eklenmemiştir.