Yazılarımda sevgi temalı, barışçıl cümleler kullanmayı tercih eden, hümanist, dostluk yanlısı, hayata pozitif tarafından bakmaya çabalayan, yapıcı olmayı kendime düstur edinen biri olarak böyle bir başlıkla kalemi ortak etmek de varmış kaderde.
Nihayetinde hayatın içinde nasıl ki; savaş ve barış, iyi ve kötü, güzel ve çirkin, elem ve saadet, doğum ve ölüm, varlık ve yokluk bir arada bizimle yaşıyorsa; içimizde de bu hisler aynı tezatlığıyla mevcut. Biz onların hangisini aktif halde ömrümüze dâhil edersek, yaşam şeklimiz de o hal ile olur.
Rabbimizin bize lütfettiği bu güzelim hayatı çirkinleştirmek hobi olmuş bazılarına. Adeta insanların mutsuzluğuyla beslenir olmuşlar, bozgunculuk, hakaret etme, aşağılama, hor görme, maddi ve manevi halde taciz etme ve en kötüsü de bir cana katletme neredeyse gözümüzün kulağımızın aşina olduğu bir durum haline gelmiş. Etrafımızda sayısızca cani, aramızda dolaşan sayısızca hain, ne idüğü belirsiz sayısızca satılmış et yığınları arasında aynı havayı teneffüs etme talihsizliğiyle 
Yaşıyoruz. Yaşıyoruz ve görüyoruz; her an yeni bir” insanlık dışı” hadiseyi.
 Ülkemizin terör saldırılarına maruz kaldığı, adeta bombalamayı adet haline getiren teröristlerin hamam böcekleri gibi ürediği, zulmün baş kaldırdığı, şehit haberlerine vatandaşlarımızı alıştırmak için yarışan zalimlerin kökünü kurutabilmek için çabalarken; kendi içimizde, sinsice, haince yetiştirilmiş, ülkesine, bayrağına, vatanına göz dikmiş münafıklar yığını, teröristler topluluğu, yediği kaba pisleyen bir lağımın içinde nefeslerini besleyen insan müsveddelerinin, sözüm ona darbe girişimleriyle ülke olarak hayret ve dehşet içindeyiz.
Sen bizim topraklarımızda yaşa, devletimizin sunduğu imkânlardan faydalan, heybeni doldur, ye, iç, gez, bizim vergilerimizle düşmana karşı kullanmak için alınan silahın namlusunu gel vatanına doğrult, omzunda bayrağına sarılı kardeşine ateş saç, üzerine tank sür, devletin helikopteriyle devlete ateş saç… Bre gafil, bre zalim, hain, şahsiyet satılmış, şeref yoksunu et yığını… Sen emir aldığın o gulyabani için; rütbeni, onurun, karakterini, kalbini, milletini, bayrağını nasıl satabilirsin? Sahip olduğun imkânların bedeli bu ihanet mi? kurduğun planları, döndürüp kendi başına getiren bir Rabbin varlığını bilmez misin? Bilmez misin; “Allah hileleri boşa çıkaranların en hayırlısıdır”.bilmez misin zalimin zulmüne karşı olan Allahın celalini. Üzerinden çıkardığın rütbenle çırılçıplak kalmadın sen, evvelinde soyunduğun insanlığından rüsva oldun önce. Adamlığını satışa çıkardığın an yedin o postalların tekmesini, ey teröristlerin en adisi, sen senliğinde yerin dibine gir de, gün yüzü göreme inşallah. Bu topraklara sürdüğün şehitlerin kanında boğul diyeceğim ama kirletme o kanları sen, lağım kokulu bedeninle çürü, ezil; olmayan vicdanının yüküyle. Allah’ın laneti; senin, senin gibilerin ve seni destekleyenlerin üzerine olsun…
Sana gelince; ey din istismarcısı, yüzünün nuru olmayan münafık, döktüğün timsah gözyaşlarında boğul, dilinden düşmeyen o beddualarınla kahr-u perişan ol, hain planlarınla yaban ellerde yabanileşen vatanımın baş düşmanı… Dilerim Allah’tan; yaktığın bunca can, döktüğün bunca kan, kandırdığın bunca insanın ahiyle Rabbimin layık gördüğü hal ile hâllenirsin tez vakitte.
Bu ülke; senin ve senin gibi şeref yoksunu hainlerin eliyle zerre misali zarar görmez. Biz bu toprakları senin gibi nice zalimleri ayaklar altına alıp da kazandık, dualarla, secdelerle, imanımızla ve üzerinde dalgalanan şanlı bayrağımızla, Rabbimin izniyle de koruyoruz. Vatanına, milletine hıyanet eden zalimlerin ve adilerin akıbeti; layık olduğu şekilde son bulsun inşallah. Rabbim vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı zalimlerin şerrinden korusun…