Mağara ziyareti sonrası tekrar yola çıkıp Tanca kent merkezine doğru yolumuza devam ettik. Yolda uğradığımız Akdeniz ile Atlas okyanusunun birleştiği noktada ise muhteşem bir manzarayla karşı karşıya kaldık. Akdenize ve dokunduğu sahillere bakınca dalgalarının yumuşaklığı ve sakinliği, Atlas Okyanusu’na bakınca dalgalarının hırçınlığını görüyorduk. Her ne kadar okyanusun ve akdenizin güzelliğine doyamazsak da Tanca eski şehir yani “Medina’ya” görmek üzere bu noktadan ayrıldık ve kısa süre sonra hedefimize nihayet ulaştık. Afrika kıtasının kuzey batısının en uç noktasında yer alan Tanca Cebeli tarık boğazının Fas tarafında yer alıyor 15 kilometrelik mesafeli karşı kıyıda ise İspanya var. Cebel-i Tarık diye adalndırdığımız küçük yarım ada şeklindeki parça ise İngiliz kontrolünde yer alıyor. Öte yanda Tanca’nın doğusundaki Sebte limanı ve biraz daha doğuda yer alan Melilia kenti de İspanyol işgalinde. Tanca beyaz evlerden oluşan dar sokaklarla örülmüş, denize nazır son derece ihtişamlı bir manzaraya sahip. Seyahatimizin bu durağında Tanca’nın sokaklarını dolaşıp tanımaya çalışırken meşhur seyyah İbni Battuta’nın kabrini de ziyaret ettik. Meşhur muhaddis, Ali Muhammed El Gumari’nin kabri ve zaviyesini de ayrıca görüp ziyaret ettik. Tanca medinayı, sokaklarını çarşısını, camilerini, tarihi tekke ve zaviyelerini ve konaklarını ziyaret ettikten sonra gece geç vakitlerde Rabat’a geri dönüş yolculuğuna başladık. - Fes kentine ziyaret Mağrib ismini hafızalarımıza “Fas” şeklinde nakşetmiş olan şehir, Fes’tir. Fes ziyaretimiz son derece önemliydi çünkü bizim için bütün ülkeye adını verdirecek kadar önem arz eden bu şehri tanımak Fas ziyaretimizin en önemli ayaklarından biri olacaktı. Geçtiğimiz yüzyılda, 1912’de, Fransızların işgal ettiği Fas’ın başkenti Fes, Fransız sömürgecilere karşı direnişin merkezi olduğundan, Fransızlar kontrollerindeki kral ve yöneticileri sahil kenti Rabat’a nakletmiş ve buraya yeniden başkent inşaa etmiştir. Çünkü Fes dindarlığı ve tarihi dokusuyla Fransızlara boyun eğmeyecek özgüveni ve bağımsılık ruhu güçlü bir nitelikteydi. Her ne kadar başkent olmaktan çıkarılmış ise de Fes’e ilk girişten itibaren henüz modernkısımda bile şehrin özel mimari algısı ve son derece güçlü kültürel öğeleriyle dikkat çekiyor, başkent olmayı hakettiğini size hissetiriyor. Eski Fes şehri yani medina kısmı şehiren geçen nehrin üst tarafında ve alt tarafında kalan 2 bölümden oluşuyor; biri Endülüs Mahallesi diğeri ise Karaviyyin mahallesi. Geçmişte Endülüs’te yaşanan savaşlardan kaçan bir kısım Endülüslü buraya geldiği için bu bölüme adını vermiş, diğer bölüme ise Tunus’un Kayravan kentinden gelenlerden dolayı Karaviyyin ismi verilmiştir. Dünyanın en eski üniversitelerinden biri kabul edilen ve Kayaravan’dan göçmüş, Fatıma el-Fihri tarafından inşaa ettirilmiş Karaviyyin Camii ve kütüphanesi, olağan üstü bir sanat müzesi ve mimari bir harika olarak gerçekten büyük değer ifad ediyor. Başlı başına üstü açık devasa bir tarihi müzeyi andıran eski Fes’te 9 bini aşkın daracık sokak ile 360 camii ve mescit içerdiğini öğrendik. Geleneksel Fes evleri, tekkeleri zaviyeleri, medreseleri ve camiilerinin her biri birer sanat harikası, her biri paha biçilemez birer abide. Daracık sokaklarında dolaşırken sırtında ağır yüklerle ziyaretçilerin arasından gelip geçen katırlar kimileri içinkorkutucu olabiliyor. Bazen yüklü katırın geçebilmesi için herkesin duvara yapışması gerekebiliyor.