Şefkat: Allah'ın yarattığı canlılara karşı insanda varolan acıma, merhamet etme duygusudur. Merhamet kelimesi ise; şefkat gösterme, acıma, yumuşak huylu olma, affetme, bağışlama, iyilik etme manalarına gelmektedir.

Şefkat ve merhamet insanı yücelten ulvî duygulardandır. Merhametin gücü şiddet ve öfkenin gücünden her zaman üstün gelmiştir. Merhamet, insanlar arasındaki sevgiyi, saygıyı, güzel ilişkileri, hakları korumayı, güçsüzlere yardımı sağlar.

İslam Dininin insanlığın dünya ve ahirette huzur ve saadetini temin etmek için getirdiği prensiplerden biri de şefkat ve merhamettir. Şefkat ve merhamet, herkesin iyiliğini isteyip onlara yardım etme arzusu duymadır. Merhamet tüm insanlar ve tüm canlılar için dünyayı güvenli bir yer kılma duyarlılığına sahip olmadır. Herkese ve her şeye anlayış, acıma ve şefkatle yaklaşmadır.

Allah’ın (c.c.) yarattıklarını yedirmesi, içirmesi, koruması, bağışlaması ve onlara şefkat göstermesi O’nun rahmetinin, merhametinin eseridir. Merhametin kaynağı olan Yüce Rabbimiz, bize elçi olarak gönderdiği peygamberinin kalbini de merhametle doldurmuş ve ona: “Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.” (Enbiyâ, 21/107) buyurmuştur.

Her hususta olduğu gibi, şefkât ve merhamet bakımından da insanların en üstünü peygamberimizdir. Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle buyrulur: “Andolsun size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.” (Tevbe, 128)

İslam dininin öngördüğü şefkat ve merhamet tüm yaratıkları içine alacak kadar geniş kapsamlıdır. Anne, baba, çocuklar, kadınlar, yaşlılar, yetimler, kimsesizler, hastalar ve yoksullar başta olmak üzere tüm insanlara şefkat ve merhamet göstermenin yanı sıra diğer tüm canlılara da şefkatli ve merhametli davranmak mü’minlerin görevidir. Aksi takdirde Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’in: “nsanlara merhamet etmeyene, Allâh da merhamet etmez.” buyruğu üzere ilahî rahmete ve bağışlanmaya ulaşabilmenin yolu başta insana olmak üzere diğer yaratılmışlara da merhametli olmaktan geçmektedir.

Hz. peygamber şöyle buyurur: “Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.” Evlât sevgisi, ana babaya saygı ve itaat merhamet duygusunun birer yansıması niteliğindedir. Peygamber Efendimiz, insanlara ve özellikle de küçük çocuklara karşı son derece şefkatli davranmıştır. Torunlarını namazda bile omzunda taşımış, zaman zaman onların ve diğer çocukların oyunlarına katılmıştır. Yıllarca onun hizmetinde bulunan Enes b. Mâlik şöyle demiştir: “Aile fertlerine karşı Allah’ın Resûlü’nden (s.a.s.) daha şefkatlisini görmedim.”

Günümüzde şfkat ve merhametten yoksun olanlar kadınlara taciz, tecavüz ederler, insanlara açımazlar, onlara zarar verirler. Merhametli bir insan ise, çevresindekilere zarar vermez, eşine, çocuklarına şiddet uygulamaz. Kişilerin sıkıntı içinde yaşamasını istemez; kendi nasmusu, hayatı, sağlığı, rahatı ne kadar önemli ise çevresindeki insanlarınki de en az o kadar önemlidir.

Evlatlar da anne-babasına şefkat ve merhametle muamele etmelidir. Çocuklar, ana-babalarına çok iyi davranmalı, onlara hizmet etmek, güzel söz söyleyip ikramda bulunmak, bilhassa yaşlandıkları zaman evlâtların en büyük vefâ borcudur. Bu nedenle merhametli insanların en önemli özelliklerinden biri, çevresindeki kişilerin sorunlarına karşı duyarsız kalmaması ve onların sorunlarının çözümü için gayret göstermesidir. Şefkat ve merhamet sahibi olanlar, çocuklara, kadınlara, yaşlılara, engellilere, fakirlere, kimsesiz yetimlere, hastalara, mazlumlara, hayvanlara ve tabiata ilgi gösterirler, acırlar gereken yardımı yaparlar. Ne mutlu şefkatli ve merhametli olanlara!