Şu anda okullarda okutulan Türkiye Cumhuriyeti tarihi ne yazık ki gerçekleri anlatmaktan çok uzaktır. Resmen bir siyasi partinin genel başkanlarını yücelten gerçekdışı hikaye ve safsatalarla doludur.

Aslında harf inkılâbının yapılmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi de budur. Genç nesiller tarihi belgeleri hatta mezar taşlarını dahi okuyamaz olmuş kendisine ezberletilen yalanlarla bugünlere kadar gelmişizdir.

Fakat gerçeklerin bir gün mutlaka ortaya çıkma huyu vardır. Nitekim Türkiye’nin namuslu ve tarihi gerçekleri anlatan az da olsa aydınları vardır. Zorbalıklara karşı direnme becerisine sahip hapislerden korkmayan insanlarımız vardır, şükürler olsun…

Bu insanlar yazmış olduğu eserleri ile resmi tarih yalanlarını bir şamar gibi yağcı ve dalkavukların yüzlerine çarpmaktadırlar. Her ne kadar devlet arşivleri özellikle Genel Kurmay Başkanlığının Milli mücadele yılları ile ilgili belgeleri, sıkı sıkıya kontrol ve gözetim altına alınmış olsa da; yayınlanmış bir çok eser ve hatıralardan doğru tarihi bilgilere ulaşılabilmektedir.

İşte bu yazıda gerçek tarihi bilgilerin sadece bir kısmını görebileceksiniz. Yıllar geçtikçe bu yazmış olduğum bilgilerin çok daha berrak şekilde ortaya çıkacağından kuşku duymuyorum. Zamanı gelince resmi tarihin yalancı vakanüvisleri yaptıklarından utanacaklardır.

Öncelikle Milli Mücadelenin en önemli kahramanlarının bize anlatılan kişiler olmadığını söylemekle işe başlayabiliriz. Nitekim Milli Mücadele; Ankara’da Millet Meclisinde başlamamıştır. Çok daha sonra Milli Meclis; Kuva-i Milliyenin merkezi olmuştur. Batı’da Ethem Bey, Yunanlılara kan kustururken bir yandan da Milli Mücadele aleyhindeki isyanları bastırmada çok başarılı olmuştu. Nitekim Ethem Bey’in süvarilerini duyan isyancılar; daha kendisi gelmeden arkasına bakmadan kaçıp canını kurtarmaya çalışıyordu.

Doğu’da ise Kazım Karabekir, Osmanlı Ordusunun tasfiye edilmesine karşı çıkmış 15. Kolorduyu Milli Mücadelenin merkezi yaparak; İngiliz, Fransız ve İtalyanlara teslim edilmesi gereken silahlara el koymuştu. Bunun ne kadar önemli olduğu sonradan anlaşılacaktı.

Bu silahlar sayesinde Ermenilerin katliamları önlenmiş hatta Ermeni askerleri bozguna uğratılarak Ermenistan ile Gümrü anlaşması imzalanmıştı. Yine Doğu’da Halit Bey (General Halit Karsıalan) Osmanlı ordusunu terhis etmeyerek Gürcistan’a karşı harekata girişmiş 1877 yılında kaybetmiş olduğumuz Kars, Artvin, Iğdır ve Batum’u vatan topraklarına katmıştı. Bu kahraman zat Meclis’te resmi kayıtlara göre Ali Çetinkaya (Kel Ali) tarafından şehit edilmiştir. Güneyde Kuva-i Milliye askerleri ve gönüllüleri, Fransızlara geçit vermemiştir. Sütçü İmam ve Arslan Bey gibi kahramanlar vasıtası ile Fransızlar; Maraş, Urfa ve Antep gibi şehirlerimizden çıkarılmıştır. Daha sonra Fransızlarla Ankara Anlaşması yapılarak Güneydeki Türk şehirlerinin kurtarılması için yapılan başarılı operasyonlar maalesef durdurulmuştur.

İstanbul’da ise Bediüzzaman Said Nursi, Milli Mücadeleye büyük bir destek sağlamıştır. Öncelikle Şeyhülislam’ın çıkarmış olduğu Milli Mücadele aleyhindeki fetvanın geçersiz olduğunu ilan etmiştir. Padişah ve hükümet kurumunun İngilizler elinde esir olduğunu ve bu nedenle yazılan fetvanın uygulanamayacağını akla ve vicdana uygun deliller ile ortaya koymuştur. Bediüzzaman’ın İngilizler aleyhindeki “Hutuvvatı Sitte” adlı eseri ile İngiliz güçlerine ağır bir darbe vurmuştur. Başlangıçta İngiliz Muhibbanları cemiyetine üye olan ve mandacılığı destekleyen bir çok kişi bu eser sayesinde saflarını Milli Mücadele lehine değiştirmiş ve Batı cephesinde yaşanan mağlubiyetlerin önüne geçilmesine sebep olmuştur. Bu eser hala çok değerli bilgiler vermekte ve araştırmacıların ilgisini beklemektedir. Hutuvvatı Sitte eseri yüzünden İngilizler Bediüzzaman için “vur emri” çıkarmış fakat kendisini Allah’ın yardımı ile ortadan kaldıramamışlardır. Nitekim yaptığı bu önemli çalışmalardan ötürü Millet Meclisine çağrılmış törenle karşılanmıştır. Bediüzzaman’ın bu vatana hizmetleri saymakla bitmediğinden burada ancak bu kadarı ile yetiniyoruz. Bir başka Milli Mücadele kahramanı ise Rauf Bey’dir (Orbay). Balkan savaşları esnasında Hamidiye Kruvazörünün Komutanı olarak yapmış olduğu harekât dillere destan olmuştur. İngilizler ile Malta adasında kruvazörn ikmal yapabilecek kadar diplomasi becerisine sahipti. Bütün Yunan Donanmasının peşine takılmasını sağlayarak Ege denizindeki askerlerimizin bir parça nefes almasını sağlamıştır. Yetmedi Süveyş kanalını geçerek Yemen’e kadar gitmiş Yemen isyancıları ile barış anlaşması yapılarak sınır güvenliğimizin korunmasını sağlamıştır. Milli Mücadelenin ilk yıllarında Heyet-i Temsiliye Reisi yani bugünkü anlamı ile Başbakan sıfatı ile yürütenin başkanı olarak Kuva-i Milliye hareketinin liderliğini de yapmıştır. Zafer kazanıldıktan sonra ise diğer kahramanlar gibi Rauf Bey’de bir şekilde saf dışı edilmiştir. Ethem Bey, Kazım Karabekir, Halit Paşa, Bediüzzaman Said Nursi, Rauf Orbay gibi Milli Mücadelenin en önemli kahramanlarından ne yazık ki resmi tarih yazarları hiç bahsetmezler. Varsa yoksa bütün zafer ve başarıyı sadece bir kişiye mal etme konusunda uzman olan bu kişiler; devlet arşivlerinin araştırmacıların bilgisine açılmamasını isterler. Zira bu sayede her türlü yalan dolanı hiç utanıp çekinmeden neşretmeye devam etmektedirler. Daha sonraki yazılarımızda Milli Mücadelenin gerçek kahramanlarına daha ayrıntılı bir şekilde yer vereceğimizi duyurarak yazımıza son verelim. Üniversitelerimiz ve araştırma enstitüleri bu kahramanlar hakkında çalışma yapmadıkları için mesul olduklarını ve büyük bir vebali yüklendiklerini unutmamalıdırlar. Çünkü galibiyet ve başarı ne kadar çok kişi ile paylaşılırsa o kadar büyük olacaktır. Yok, eğer bütün kahramanlığı ve başarıyı tek bir kişiye mal ederseniz başarıyı küçültecektir. Bunun sonucunda ise yağcılık ve dalkavukluk çoğalacak; halkın özgüveni  ortadan kalkacaktır, vesselam…