“Allah” demenin yasak olduğu bir dönemde böyle bir kitabı yazmak her babayiğidin harcı değildir. Bu kitapta resmi tarihin aksine yapılan zulüm ve haksızlıklar cesur bir biçimde ele alınmış olayların perde arkasında yatan hakikatler bütün içyüzleri ile beraber ifade edilmiştir. Eğer bu eser yayınlanmasa idi Türkiye bambaşka bir ülke olacak gençlerimiz gerçekleri tamamen tersyüz edilmiş bir şekilde öğrenmiş ve aldatılacak idi.

Necip Fazıl’ın bir başka kitabı ise “Bediüzzaman Said Nursi Kitabı” isimlidir. Kitabın takdim bölümünde Necip Fazıl; “Büyük Doğu, onun yazılarını tereddütsüzce sütunlarına geçirerek, kendisine itimadını zımnen ilan etmiş bulunuyor” demek sureti ile Bediüzzaman’a bakış açısını açıkça belirtmiştir. Bu kitapta geçen bahisler Büyük Doğu Dergisinin 13 Ekim1950-10 Kasım1950 tarihleri arasında yayınlanan 30-31-32-33 ve 34. sayılarında neşredilmiş olup Bediüzzaman o yıllarda hayatta idi.

Bediüzzaman’ın eserlerinde ise Necip Fazıl hakkındaki diğer yazar ve aydınlarımızdan farklı bir husus göze batmaktadır. Çünkü eserleri içinde çok az sayıda iktibas vardır. Yani Nursi, başkasının eserini iktibas edip aynen alıp yayınlamamıştır. Koskoca Risale-i Nur Külliyatında; Irak’ta yayınlanan bir gazete haberi ve Necip fazıl Kısakürek’e ait olan “Lozan’ın İçyüzü” başlıklı yazılardan başka neredeyse hiç iktibas yoktur.

Büyük Doğu’nun 29. Sayısında yayınlanan ve Lozan anlaşmasının perde arkasındaki gerçekleri cesurca ifade eden bu yazı; özetlenerek iktibas edilmiş Risale-i Nur Külliyatındaki nadide yerini almıştır. Külliyattaki Emirdağ Lahikası isimli eserinde yer alan bu iktibas ile ilgili olarak Bediüzzaman, sonuna şu ifadeleri yazmıştır:

“İşte bu ehemmiyetli vesika, tam tamına Risale-i Nur tercümanının kırk küsür sene evvel hadis-i şerifin ihbarına dair beyan ettiği hadiseyi tasdik etmiştir”.

Bu not ile Bediüzzaman’ın Darül Hikmetül İslamiye üyesi olduğu bir zamanda yazılan ve Deccal, Süfyan gibi dehşetli şahıslardan haber veren ahir zaman hadisleriyle ilgili olarak yazdığı ve daha sonra genişleterek “Beşinci Şua” isimli eserine atıfta bulunmaktadır. Büyük Doğu’da yer alan bu yazı ile İslam’a ve Müslümanlara yönelik düşmanlığın merkezinde İngiliz-Sabetay Yahudilerinin ortaklığı açığa çıkarıldığı ifade edilmiş özellikle Sabetay Yahudilerine dikkat çekilmekle; yoğun olarak yaşadıkları merkez olan Selanik şehri nazarlara sunulmuştur.

“Bu yazıda anlatılanlar, yirmi beş seneden beri Nurcuların imhasına keyfi kanunlarla dehşetli zulümlerin hikmetini tam gösteriyor” diyerek gizli teşkilatları haber vermektedir. Yine Emirdağ Lahikası isimli eserinde bu konuya değinerek şu hususları ifade eder:

“Bu kışta bana verilen elîm sıkıntıların bir sebebi: Selâniklilerin istibdad-ı mutlakları, serbest Fırkalarla kırmasına yardımım olmasın diye beni herkesten tecrid ettiler. Risale-i Nur, binlerle benim bedelime konuşuyor, küfr-ü irtidadı kırıyor, anarşiliği bozuyor” Demektedir.

İşte Bediüzzaman ve Necip Fazıl gibi çok değerli şahsiyetlerin hapishanelere atılmasının ve onlara gün yüzü gösterilmeyişinin esas sebebi, Sabetaist veya dönme denilen bu insanların devlet yönetimine gelerek Müslümanlara kan kusturmasından başka bir şey değildir. Bunları iyi tanımalı ve yaptıkları zulüm ve cinayetleri iyi bellemek zorundayız…

Bediüzzaman Büyük Doğu’da yer alan bu cesur yazılarından dolayı Necip Fazıl’a büyük bir sevgi ve saygı duyduğunu şu hatıralarında görülebilir. İstanbul’da beraber bulunduğu bir dönemde kendisine “Seni elli talebem kadar hizmet etmiş bir talebe sayıyorum” diyerek iltifat etmiştir.

Bediüzzaman, devletten gelen ağır baskılar sonucu maddi sıkıntılar nedeniyle yayınlarına bir müddet ara verilen Büyük Doğu’nun kapatılmasına çok üzülmüştü. Bunu çok sonra fark ettiği için “haberim olsa yardım için yorganımı satardım” diyerek Büyük Doğu ve Necip Fazıl’ı ne derece takdir ettiğini ifade etmiştir.

İşte Necip Fazıl ve onu sevenler ile Bediüzzaman’a ona gönül verenler arasında sonsuza kadar büyük bir dostluk, kardeşlik ve uhuvvet bağı vardır. İslam’ı ortadan kaldırmaya yeminli Sabetay Yahudilerine karşı birlikte mücadele etmiş bu iki kahraman arasındaki sevgi bağını hiçbir güç koparıp atamayacaktır, vesselam…