Kaddafi’nin devrilmesinin ardından bir türlü istikrarın sağlanamadığı ülkede, Rusya, ABD, İsrail’in desteklediği darbeci Hafter, Trablus’u ele geçirmeye çalışırken, Türkiye’nin Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile imzaladığı ‘Deniz Yetki Alanları Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası’ ve ‘Güvenlik ve Askeri İşbirliği Anlaşması’nın önemi bir kez daha ortaya çıktı.

TEZKERE KABUL EDİLDİ

ABD, Rusya, İsrail, Fransa’nın açık desteği ile Trablus’u ele geçirmek isteyen Hafter’e direnen UMH Türkiye’den yardım talep etti. Libya’ya asker gönderilmesini öngören Cumhurbaşkanlığı tezkeresini görüşen TBMM 325 oyla tezkereyi kabul etti. Söz konusu tezkere ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Libya’da 1 yıl kalması öngörülüyor.

HAFTER KAZANMAMALI

Söz konusu tezkereyi ve Libya’da yaşanan gelişmeleri Diriliş Postası’na değerlendiren Afrika-Türkiye İşbirliği Başkanı Murat Özel, Türkiye’nin Libya’ya gitmemesi halinde meşru Serrac hükümetinin 1 hafta içinde düşme tehlikesi yaşadığını söyledi. Kötü senaryoda Libya’nın tamamen Hafter’in hakimiyeti altına gireceğine dikkat çeken Özel, böyle bir durumda, UMH ile imzalanan protokolün boşa düşeceğini vurguladı.

SEVİLLA HARİTASI MASADA

Serrac hükümetinin düşmesi ve UMH ile imzalanan anlaşmaların ortadan kaldırılması halinde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bugüne kadar attığı adımlar boşa düşecek. Özetle UMH’nin düşmesi, AB tarafından hazırlatılan ve Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne hapseden, Sevilla Haritası’nın yeniden gündeme geleceği anlamına geliyor. Söz konusu harita ile Doğu Akdeniz, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail egemenliğine bırakılıyor.

Uzun zamandır iç savaşın içinde olan Libya, Türkiye’nin gündemine bazı çatışmalar ile girse de son bir aydır yeni gündem konusu olan Libya’daki uluslararası meşruiyete sahip olan Ulusal Mutabakat Hükümeti ile varılan anlaşmalar ile yeniden gündemin merkezine oturdu. Deniz Yetki Alanlarını sınırlandıran ve Askeri İşbirliği Anlaşması” ile “Meclis’te oylanacak Libya’ya asker gönderilmesine izin veren “Libya Tezkeresi”si ile gündemden düşmeyen Libya’yı Afrika-Türkiye işbirliği Başkanı Murat Özel Diriliş Postası’na değerlendirdi. Özel, mecliste oylanacak tezkere hakkında “Ümit ediyorum ki bugün bu karar çıkar. Ama şunu unutmamak lazım; eğer ret kararı çıkarsa sanırım haftaya Libya tamamen Hafter’in hâkimiyeti altına girecek ve bizim imzaladığımız bu protokol boşa düşecek maalesef” dedi.

Libya’da çok parçalı bir yapı olduğu biliniyor. Libya’da siyasette etkili olan kaç taraf var?

“Şuanda temel olarak iki temel taraf var. Biri Doğu Libya diğeri ise Batı Libya. Aslında Doğu Libya’da mevcut bulunan Hafter Hareketi coğrafya tanımını biraz daha genişletti. Sonuçta Güney Libya’yı hakimiyetine aldığını ilan ediyor. Ama zaten Libya’nın yüzde 95’i yerleşime kapalı çöl bölgesi olduğundan bugün haritalardan baktığımız zaman, Hafter rejimi altında var olan Libya’nın aslında yüzde 90’larda olduğunu görüyoruz. Ama bu nüfusa orantılı bir oran değildir.”

Libya’daki tarafların destekçileri kimlerdir?

“Batı hükümeti yani Serrac Hükümeti, Birleşmiş Milletlerin de kabul ettiği, Trablus, Mısrata ve birkaç bölge halkının -ki bu halk Libya’nın yüzde ellisine tekabül ediyor-tanımış olduğu bir hükümettir. Türkiye olarak da biz bu hükümetle birlikte hareket ediyoruz. Diğer tarafta ise Temsilciler Meclisi, Tobruk’taki parlamento ve bunların ilk başta genelkurmay başkanı olarak atadığı General Hafter tarafı olarak iki başlık altında bunları konuşabiliriz.”

CHP’nin de seküler ve makul olarak adlandırdığı Hafter kimdir? Nasıl bu noktaya geldi?

“Bu konuyu daha iyi anlamak için biraz geriden gelmek gerekiyor. Bugünün verileriyle bu soruyu tam olarak ifade edebilmek mümkün değil. Ancak 2011 sürecinden sonra baktığımız zaman 2014’e kadar Hafter diye bir figür ortada yok. Peki, Hafter ortaya nasıl çıkıyor? Aslında Hafter ilk başta Kral İdris Hareketine daha sonra 2014’ten sonra da beraber hareket ettiği arkadaşlarını saf dışı bırakmış bir karakterdir. Çat’taki Libya operasyonu zamanında esir düşüyor, ardından kendisini ABD bölgeden kurtarıyor ve 25 sene gibi bir süreçte aynen bizden birilerinin tutulması gibi Amerika’da tutuluyor bu süreç içerisindeyken Kaddafi rejiminin devrilmesiyle birlikte Libya’ya geri getiriliyor. İkinci darbesinde başarılı oldu ve Libya’nın doğusunu ele geçirdi. Neden başarılı oldu diyeceksiniz? 11 Şubat 2011’de başlayan süreç Kaddafi’nin öldürülmesiyle tamamlanmış oldu. Libya’da kurumlar bir türlü oturmamış olmasında rağmen Kaddafi’nin baskısından kurtulmuş olan Libya halkı arayış içerisinde olmadan 2013’ün sonuna kadar mutlu bir hayat sürdü. 2013 ile 2014 yılları arasında Cezayir’den, Mali ve ülkenin güney sınırından içeriye yerleşmeye çalışan guruplar ve bunlarla birlikte halkın hiç alışık olmadığı adam kaçırma, zehir ticareti gibi adi suçların gelişmesiyle bir başıboşluk ortaya çıktı. Bu bir, bir buçuk sene kadar sürünce, Libya halkı “bizi bu durumdan kim kurtarırsa kurtarsın, yani anlam karşılığını bulsun diye söylüyorum; şeytan bile gelse yeter ki kurulacak olan bu düzen sokak olaylarından bizi korusun.” düşünülürken bir anda Hafter ortaya çıktı. Çok gaddar bir şekilde kendi düzenini oluşturdu. İki sene öncesine kadar bu düzenin oluşturulmasında birçok olumsuzluklar yaşandı. Libya halkının Hafter’e karşı bir sempatisi olmadığı halde otorite ihtiyacından kaynaklanan bir destek söz konusu oldu. Hafter bugün bu kılıkta karşımızda.”

Peki, Libya ile Türkiye arasında iki anlaşma imzalandı. Bugün bu aşamaya nasıl gelindi? Anlaşmaların tarihsel süreci nedir?

“Şöyle ki bu süreçler Kaddafi Hükümeti zamanında da konuşulan süreçlerdi. Daha oturmuş bir Libya Devleti düzeni olsaydı, birkaç sene içerisinde bu noktaya gelinebilirdi. Bu anlaşmalar, imzayı atabilecek hükümet boşluğundan dolayı veya birkaç farklı hükümetin olmasından dolayı bugüne kadar ertelenmiş oldu. Bugün Serrac Hükümeti ne kadar yetersiz bile olsa sonuçta BM ve Türkiye’nin tanımış olduğu bir hükümet. Ve biz önceden beri var olan projemizi sunduk, onlar da hızlı bir şekilde imzaladılar. Bu anlaşmalar sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda Libya halkının ve devletinin menfaatine olan sözleşmelerdir. Fakat Türkiye’nin sahadaki karşıtları, örneğin Mısır, BAE, Yunanistan ve bunların üstündeki birkaç ülkenin de karşı koymasıyla bugünkü gerginliğe gelinmiş oldu.”

Tezkere için Ak Parti ve MHP evet oyu kullanırken iyi parti, CHP ve hep hayır oyu kullanacağı açıklandı. Libya tezkeresine hayır oyu kullanarak karşı çıkanların delili nedir? Neye göre karşı çıkıyorlar?

“İlk olarak şunu söylemek gerekir ki karşı çıkan bu üç partinin tezleri aynı manada değerlendirmemek gerekiyor. HDP ve CHP liderleri veya mensupları AK Parti ne yapmaya çalışırlarsa çalışsın bunun karşısında tavır alıyorlar. Ben gelirken radyoda dinledim ve gülümsedim. CHP’nin sözcüsünün ifadesi şu şekildeydi; “Eğer biz bugün Müslüman Kardeşler’den gördüğümüz yönetime Serrac Hükümetine destek veriyorsak ya da Türkiye Hükümeti, Libya Hükümetine destek veriyorsa eğer 20 Mart 2011 senesinde daha henüz kimsenin kararı olmaksızın, Libya’yı vuran İtalya, Fransa ve İngiltere ile birlikte niye aynı tarafta olduk” diye Cumhurbaşkanımıza yine ağır bir dille ağır bir suçlamada bulunuyorlardı. O zaman Libya Müslüman kardeşimiz değil miydi? Ama enteresan ben o tarihte Bingazi’deydim. Ve orada beraber olduğum Libyalı bir kardeşimle gülümseyerek dinledik bu suçlamaları.

“CHP’NİN KONUŞACAK HAKKI YOK!”

Suçlamalar ise şöyle; daha henüz 17 Şubat’ta devrim olmuş, Kaddafi hükümeti kendi pozisyonu almaya başlamış ve bir ay sonrasında 20 Mart’ta çok büyük bir tugay ile Bingazi’dekileri haritadan silmek üzere konvoyla geliyorlardı. Bunu da İngiltere, Fransa, İtalya uçakları hava harekâtı ile birlikte durdurmayı planlarken, Cumhurbaşkanımız o zamanlar başbakanken sert bir dille eleştirdi. Dedi ki: “BM ve NATO kararı olmadan kafanıza göre yaptığınız bu harekât doğru değildir.” Bunu söylediğinden için bugün sözde Hafter’in destekçisi pozisyonunda olan Bingazi halkı o zaman “Türkiye neden bu operasyonun yanında değil?” diyerek Türkiye’yi protesto etmişti. Sanki bunlar olmamış da, Tayyip Erdoğan’ı ve Türk hükümetini, o gün İngiltere, Fransa ve İtalya’ya destek vermiş suçlamasıyla hayır diyen CHP’nin konuşulacak hiçbir tarafı yoktur. HDP’nin ise neden hayır dediği malum. Ama şunu unutmamak lazım Türkiye Libya’ya gitmezse sanırım önümüzdeki hafta Ulusal Mutabakat Hükümeti kalmayacak. Libya tamamen Hafter’in hâkimiyeti altına girecek ve bizim imzaladığımız bu protokol boşa düşecek maalesef. Bu kararın çıkması yarın askerin orada olması manasına gelmiyor. Sadece istendiği zaman, ihtiyaç durumunda gönderebiliriz ve göndermeyiz kararı çıktı. Türkiye Libya’ya gitmezse, Serrac hükümetinin bir hafta içinde düşmesi muhtemel.”

“MISIR VE BAE MEDYA İLE HALKI YANILTTI”

“Son bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Ümit ediyorum ki bugün bu karar çıkar. Ümit ediyorum ki asker göndermeksizin Libya’da bir sükûnet hâkim olur. Ancak, Doğu Libya’da 2011’den bu yana BAE ve Mısır o kadar medya hâkimiyeti kurdu ki, Türkiye ne kadar Libya vatandaşının yanında yer almaya çalışırsa çalışsın, sanki sadece Türkiye’nin menfaatine Libya’nın da karşısında bir takım tavırlar alıyormuşuz gibi bu medyadan halk yanlış yönlendirildi. Bu yanlış bilgilendirilme ortamında biz bir askeri operasyon yapacak olursak çok başarılı ve çok kısa süreli sonuç alsak bile Doğu Libya tarafında halkla karşı karşıya gelebiliriz. Buna çok dikkat edileceğini ümit ediyorum. Bugünkü meclisimize ve bundan sonra iş düşecek olan ordumuza da kolaylıklar diliyorum.”

Furkan Benli/Diriliş Postası