Afrin operasyonu bu açıdan bakıldığında yani PKK terör örgütünün tamamen yok edilmesi için büyük bir fırsat meydana getirmiştir. En büyük eziyeti bölgede yaşayan Kürt kardeşlerimize ve Müslümanlara karşı yapan terör örgütü, halkı haraca boğarak olmadık fenalıkları yapmıştır. Dinsiz, imansız bu aşağılık terör örgütü yöneticileri; Marksist bir anlayışla hareket ederek amaçlarına ulaşacaklarını zannettiler. Hâlbuki dinine gerçekten güçlü bir şekilde bağlı olan Kürt halkının, bu amansız katillere karşı koymayacağını düşünerek aldandılar. Öyle ki şimdi de Batı ülkelerinin maskarası oldular. Lakin artık bu İslam’ı bölmeye ve parçalamaya yeminli bu teröristlerin sonu gelmiştir. Kendi menfaatleri ve ülkelerinin çıkarları için milyonlarca insanı ateşe atmak ve öldürmekten çekinmeyen ABD ve Rusya gibi emperyalist güçlere aldanmanın zararını çok çeken bölge halkı, artık aklını başına almalıdır. İslam kardeşliği içinde Türkler ve Araplarla huzur içinde yaşamak dururken durduk yere kurulan tuzaklara düşerek Müslümanları arkadan vurmak, terör eylemleri ile zarar vermek kime ne yarar sağlayacaktır? Hiç düşünmezler mi? Bediüzzaman 110 sene önce çeşitli aşiretlere birlik ve beraberlik içinde olmanın gerekliliğini anlatmış yetmedi bu konuşmalarını “Münazarat” isimli eseri ile neşretmiştir. Eyalet sistemi ve adem-i merkeziyete karşı çıkmış bunu “zenb-i azim” yani “büyük günah” şeklinde değerlendirerek Osmanlı Devletine sahip çıkmaya davet etmiştir. Nitekim bölgede yaşayan Türk, Arap ve Kürt aşiretler bu sözü dinlemiş Birinci Dünya savaşında bütün cephelerde omuz omuza savaşarak İslam düşmanlarına gereken dersi vermiştir. Müslümanların birlik ve beraberlik içinde olmalarından çok rahatsız olan o tarihteki İngilizler şimdi de Amerikalı ve Ruslar devamlı surette ırkçılık tohumlarını atarak Müslümanları bölmeye ve parçalamaya çalışmışlardır. Halen de buna devam ediyorlar. Bu feci durumdan önemli dersler çıkarmalı ve “Frengi hastalığı” adı verilen kavmiyetçiliğe hep birlikte bir son vermeliyiz. Çünkü nasıl ki Osmanlıyı bu noktadan vurarak param parça ettiler. Aynı şekilde şimdi de İslam devletlerini daha küçük lokmalara ayırarak yutmayı amaçlayan bu tuzaklara düşmemeliyiz. Bu vesile ile mitolojiden gelen ve “kızıl elma” adı verilen işgali, ganimeti ve savaşmayı kutsayan söylemlerden vaz geçmek zorundayız. Kavmiyetçiliği körükleyenlerin bir tuzağı olan ve kendi ırkının üstünlüğünü savunan kafatası milliyetçiliği yerine; Ümmet-i Muhammedin (asm) ordusu olmayı gerekli gören anlayışı tekrar esas almak zorundayız. Bu takdirde “İttihad-ı İslam” adı verilen ve bütün dünyanın huzur ve sükûnet içinde mutlu olmasını sağlamanın yolunu açmış oluruz. Unutmayalım ki İslam kelime olarak “silm” kökünden gelmiştir ve barış, huzur, sükûnet ve mutluluk anlamına gelmektedir. Hadiste geçen “selamı yaymak” kavramı; aynı zamanda İslam’ı yaymak demektir, vesselam…