Geldiğimiz son noktada bir teşhis koymak gerekirse; tarihimizi çeşitli sloganlarla tamamen uyduruk ve yalanlarla doldurup kahramanları hain, hainleri ise kahraman yapan 97 yıllık nitelikli cehaletin bir sonucunu yaşıyoruz.
Mecburi bir müfredatla cebren ve hile ile beyinlere kazınan nitelikli bir cehaletin son safhasına gelmiş bulunuyoruz. Fakat bundan daha vahim bir durum daha var. O da yıllarca basında kalem oynatmış adaşım Vehbi Vakkasoğlu’nun durumudur.
Dünya hayatı bir imtihandır. Elbette her insan hata yapabilir. Gaflete düşüp hata yapmaktan Allah’a sığınırım. Zira beşeriyet muktezası olan zayıflık ve hata yapmak insana mahsustur. İnşallah bu arkadaşımız yaptığı hatayı anlayarak düzeltmek durumunda kalır. Aksi takdirde metroda işlenen yukarıda bahsettiğimiz çirkin olaydan daha çirkin bir davranış sergilemiş olacaktır.
Değerli dostum Hüseyin Yılmaz Beyefendinin dediği gibi “Cennet ve Cehennem’e aynı kapıdan girilmez, bu dehşetli cirme hiçbir maslahat veya sebeple müsamaha gösterilemez!” Zira yayınlanan mesaj çok ibretliktir. Vakkasoğlu diyor ki:  
 “Cumhuriyetimizin kuruluşunun yıl dönümünü, cumhurun gerçekten olması dileklerimle kutlar, bu vatanı elimizde kılan Rabbimize şükrederek, emeği geçen ecdadımızı, ve ilk Reis-i Cumhurumuzu rahmet dualarımla anarım.”
İyi de ifadenin sahibi olan zat ömrünü tek parti iktidarının ve liderlerinin yaptığı icraatları tenkit ederek bu noktaya gelmiştir. Bu isim, kendisinden sudur etmesi mümkün olmayan, bütün geçmişi, bütün yazdıkları ve söyledikleriyle yüz seksen derecelik tezat teşkil eden bu ifade; neyin sesiydi?
Gerçi daha sonra Vakkasoğlu ile yapılan görüşmelerde hiçbir mazeretin yaptığını haklı kılmayacağını ifadeden sonra “boş bulunduğunu, olmaması gereken bir gaflete düştüğünü ifade ile derin bir pişmanlık ve üzüntü içinde olduğunu” söylemiştir. Bahis mevzuu mesajı kaldırmıştır. Fakat bunun kâfi gelmediğinin de farkında olduğunu göstermek zorundadır. İnşallah bu büyük yanlışı düzeltmek için gerekli girişimlerde bulunur.
Evet, resmen dinsizliği benimsemiş ve bunu otoriter bir şekilde halka zorla kabul ettirmiş kişileri dindarlaştırma gayreti var. Bütün devrimlerin açık bir şekilde dini ortadan kaldırmak maksadı ile yapıldığını bildikleri halde bazı kişiler bunun tam aksini ifade etmekten çekinmemektedirler.
Bunu siyasetçiler eskiden beri hep yaptılar. Fakat böylesine sözleri Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerini okumuş ve ondan ilham almış kişilerin ifade etmesi; kabul edilemez bir durumdur. Çünkü Bediüzzaman “en büyük hile hilesizliktir” demiş ve hiçbir otoriter güce boyun eğmemiş bir zattır.