Sınır hattında görevli AWACS, anlık bilgileri komuta merkezine ve F-16’ların ekranına geçirmektedir. Pilotlarımız Suriye hava savunma sistemine yakalanmamak için radarlarını kapatarak susma pozisyonu alıp uygun bir noktaya gelince; AWACS’ın belirlediği hedeflere füzeleri bırakma imkanını yakaladılar. Savaş tarihinde az rastlanan ve hava sahasına girmeden düşman hedefini vurmak Türk pilotlarına nasip oldu.
NATO ülkelerinde kullanılan AWACS sistemlerini bizden başka ABD, İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan, Japonya, İsrail ve Avustralya gibi ülkelerde de kullanmaktadır. Fakat Rusya gibi güçlü hava savunma sistemlerine sahip ülkelere karşı bunları başarı ile kullanmak her babayiğidin harcı değildir.
500 kilometrelik alanda bütün hava sahasını tarayıp, tehditleri erkeden tespit ederek görüntüleri anlık TSK’nın komuta kontrol merkezlerine aktarabilen AWACS, elde ettiği görüntüleri ayrıca F-16’ların ekranını da yansıtabilme özelliklerine sahiptir. 10 bin metre yükseklikten bütün tehditleri, dost-düşman unsurları, uçakları ve gemileri gözetleyebilen AWACS’lar 19 kişilik ekiple kesintisiz 18 saat havada görev yapabiliyorlar.
Havada diğer uçaklara yakıt yapabilme, fazla yakıtını atabilme özelliğine de sahip olan bu uçaklar, daha önce Irak ve Suriye’nin kuzeyine yapılan geniş kapsamlı hava harekâtlarında kullanılmıştır. Havadaki 50 kadar F-16 ve 25 kadar F-4 uçağımız yönlendirilerek hedeflerin en az sapma ve minimum hata ile vurulup yok edilmesini sağlamasında önemli roller üstlenmiştir.
Ülkemizin en önemli başarısı; son derece modern ve gelişmiş silah sistemlerini kendi özgün programları ile yapabilmesidir. Bu konuyu bir parça açarak izah etmek gerekirse; silahları üretmekle kalmayıp diğer ülkelerden farklı olarak yeni teknolojileri de kullanma becerisi gösterebiliyoruz. Örneğin SİHA’lara kazandırılan otonom seyir kapasitesi, bir çok ülkede bulunmamaktadır.
Dünya üzerindeki milyonlarca deniz, hava ve kara aracı; Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) adı verilen ve 20’den fazla ABD uydusu sayesinde kullanılabilmektedir. Ücretsiz olan bu sistem ABD’ye karşı kullanıldığı veya keyfi istemediği zaman devre dışı bırakılabilmektedir. Sırbistan’a karşı Kosova Savaşı esnasında GPS’in devre dışı kaldığına Adriyatik denizinde şahit olmuştum. Gemimiz, savaş sahasına yakın bölgelerde GPS sinyali alamıyordu.
İşte otonom seyir sistemleri sayesinde gerektiğinde GPS olmadan da SİHA ve askeri araçlar yönlendirilebilmektedir. Bu durum Türkiye’nin ulaşmış olduğu teknolojiyi dost düşman herkese göstermiş herkesin gıpta ile seyrettiği bir noktaya ulaştırmıştır. Askeri silah ve gereçlerin konuşulduğu sayısız medya aracı bu durumu ifade etmekten kaçınmamaktadır. Örneğin: Voice of America “ SİHA’larımızın hedefe tam isabet sağladığı” nokta atışlarını yayınlamış, övgü dolu ifadeler kullanmıştır.
Amerikan Bloomberg “Ankara teknolojik gücünü gösterdi. Benzeri görülmemiş sayıda uçak koordinasyon içinde hareket etti. İlk kez bir ülkenin geniş bir hava sahasını drone sürüsü kullanarak yönetti. Düzinelerce uzaktan kontrol edilen uçak (SİHA), Suriye üslerini, kimyasal savaş depoları ve iki SU-24 savaş uçağını vurdu”.
İngiliz The Guardian G”azetesi ve France 24 Kanalı: Rejim unsurları Türk dronlarıyla etkisiz hâle getirildi”. İngiliz BBC Televizyonu: “Türkiye’nin harekâtı rejime ivme kaybettirdi”, demişlerdir.
Konunun uzmanı çeşitli yazarlar da medyadaki bu övgü dolu sözlere katkı yaptılar. Amerikan Hudson Enstitüsü Araştırmacısı Bruno Maçaes “Türkiye, nasıl silahlı drone süper gücü haline geldi?” başlıklı yazısında SİHA’ları üreten Baykar Savunma Teknik Müdürü Selçuk Bayraktar’ın başarılarına yer vererek “Ortadoğu’nun gidişatını değiştirdiğini” ifade etmiştir.
Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki; Rusya ile Moskova’da yapılan anlaşma Türkiye’nin büyük başarısının tescili olmuştur. Bundan sonra bir çok ülke kendi imkânlarımızla geliştirdiğimiz bu sistemleri satın almak için sıraya girecektir. Çünkü sahada canlı hedeflere karşı başarı ile kullanılmışlardır, vesselam…