Sadece Yahudilerle kalsa iyiydi. Osmanlı Devleti de; bu kişinin kurduğu tarikatın gizli entrikaları sonucu batmıştı. İşte Sabatay Sevi, bu tarikata kendi ismini veren bir kişiydi. 17. yüzyılda İzmir Agora’da doğmuş 22 Yaşından itibaren Mesihlik iddiasında bulunmuştu. Sevi, bütün dünyayı kötülüklerden arındıracağına ve tüm Yahudileri mukaddes toprak olarak saydıkları İsrail’e götürerek orada yeniden Süleyman tapınağını inşa edeceğine Yahudilerin bir kısmını inandırmıştı.

Osmanlı devletinin her yerindeki Yahudiler arasından binlerle sayılan müritler edinmişti. İzmir’den İstanbul’a geçmiş fakat buradaki Yahudiler kendine tepki gösterince Selanik’e gitmişti. Sevi, Selanik’teki ilk günlerinde Mesihlik iddiasında bulunmazken zekâsıyla Selanikli Yahudileri kendisine hayran bırakmış hatta evinde misafir olduğu bir Yahudi, kendisine kızını vermişti. Fakat burada yeniden Mesihlik iddiasında bulununca; Yahudiler ikiye bölünmüştü.

Yahudi hahamlar, Mesihlik iddiası yüzünden kendisine sert tepki gösterince Selanik’ten ayrılıp İzmir’e dönmüş ardından da ikinci kez İstanbul’a gitmişti. Tepkiler devam edince 1659’da babasının yanına yeniden İzmir’e geri gelmişti. Fakat bu sefer de İzmirli hahamlar Sevi’yi Padişah’a şikâyet etmişlerdi. Sevi tutuklanıp Padişah 4. Mehmet’in huzuruna çıkarılmış ve yargılanması için bir divan kurulmuştu.

Divan’da Yahudiler arasında fitne çıkardığı söylenip imtihana tabi tutulacağı kendisine söylenmişti. Divan, Sevi’ye şu kararı tebliğ etmişti. “Sabatay Sevi soyunacak, vücudu en maharetli okçulara nişangâh yapılacaktı. Eğer atılan oklar Mesihlik iddiasındaki Sevi’nin vücuduna işlemezse, Padişahın kendisini resmi olarak Mesih ilan edecekti. Çünkü Yahudi inancında Mesih’e; kılıç, ok, tüfek, kurşun işlemez, ateş yakmaz hatta suda boğulmaz diye bir inanç bulunuyordu.

Divan, Sevi’nin sahtekârlığını ortaya çıkarmak istediği için bu şekilde karar almıştı. Fakat Divan heyetinin bu teklifi karşısında Sabatay Sevi, “Adiyo santo! (İspanyolca Kutsal Melek)” diyerek titremeye başlamış ve sonrasında Mesihlik iddiasını reddetmişti. Padişah ve divan heyeti onun bu reddinden tatmin olmamıştı.

Hekimbaşı Mustafa Fevzî Efendi, Sevi’ye Müslüman olmasını teklif etmiş eğer kabul etmediği takdirde fitne ve karışıklık çıkarmaktan dolayı ceza alacağını söylemişti. Sevi, Yahudi dönmesi Hayatizade’nin tavsiyesi üzerine canının bağışlanması karşılığında “Bu can bu bedende kaldığı sürece...” diyerek kelime-i şehâdet getirmişti. Vânî Mehmed Efendi; “Bu adamın, Müslümanlığı yürekten hisler ve ihlâsla kabul ettiğine kâni değilim.

Fakat dinimiz kuşkuyu onaylamaz ve kişinin imanı üzerine hüküm ancak Allah’ındır. ...” demiş ve divan bu şekilde sonuçlanmıştı. 16 Eylül 1666’da Divan huzurunda Müslüman olan Mordehay oğlu Sabetay Sevi, “Mehmet” ismini alarak hamama götürülmüştü. Gusül abdesti aldırıldı ve kendisine Müslüman giysisi kürk ve hil’at giydirildi.

Sevi’nin Müslüman olması, Yahudiler arasında şaşkınlık meydana getirmişti. Hahambaşılık ise bunu sevinçle karşılamış zira Müslüman olduğu için Sevi’yi dinden çıkmış sayarak bu fitneden kurtulacağını zannetmişti.

Peşinden giden Yahudilerin büyük çoğunluğu onun Mesih olmadığına inanarak Yahudi inancına geri dönmüş fakat 250 ailelik bir topluluk ise Sevi gibi insanları aldatarak İslamiyet’e geçmiş gibi görünerek onun yolundan gitmeye karar vermişti.