Şiir okumayı, dinlemeyi çok severim. Hadi gelin sizinle şiir şöleni yapalım en sevdiğim şiirleri birlikte okuyup azıcık ağlayalım gözlerimiz kızarsın burnumuz aksın. Aklımıza eskiler gelsin. İçmeden sarhoş olalım. Ama bunu yapmamız için önce gözlerimizi kapatmamız gerek. Ta derinlere dalıp özlemlerimizi çıldırtıp sonra da hiç bir şey olmamış gibi gözyaşlarımızı silmeliyiz. Mendillerimizi sırılsıklam yapıp, işlerimize kaldığımız yerden tekrar başlamalıyız. İlk önce Atilla İlhan dan ben sana mecburum. Hadi bakalım hazır mısınız... Ben sana mecburum bilemezsin, Adını mıh gibi aklımda tutuyorum. Büyüdükçe büyüyor gözlerin, Ben sana mecburum bilemezsin. İçimi seninle ısıtıyorum. Ağaclar sonbahara hazırlanıyor, Bu şehir o eski İstanbul mudur? Karanlıkta bulutlar parçalanıyor, Sokak lambaları birden yanıyor, Kaldırımlarda yağmur kokusu. Ben sana mecburum, sen yoksun, Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur. İnsan bir akşamüstü ansızın yorulur, Tutsak, ustura ağzında yaşamaktan. Kimi zaman ellerini kırar tutkusu, Bir kaç hayat cıkarır yaşamasından. Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu. Fatih’te yoksul bir gramofon çalıyor, Eski zamanlardan bir cuma çalıyor, Durup köşe başında deliksiz dinlesem Sana kullanılmamış bir gök getirsem Haftalar ellerimde ufalanıyor. Ne yapsam, ne tutsam, nereye gitsem? Ben sana mecburum, sen yoksun Belki Haziran’da mavi benekli çocuksun. Ah seni bilmiyor, kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden, Belki Yeşilköy’de uçağa biniyorsun. Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün, kırılmışsın telaş içindesin. Kötü rüzgar saçlarını götürüyor, Ne vakit bir yaşamak düşünsem, Bu kurtlar sofrasında belki zor Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden. Ne vakit bir yaşamak düşünsem Sus deyip adınla başlıyorum. İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin Hayır başka türlü olmayacak Ben sana mecburum, bilemezsin... Ne güzelsin be şiir. Her okuduğumda gözlerim dolu dolu. Hiç bıkmadan her gün buğulu bir sesle defalarca defalarca dinleyebilirim seni... Şimdi de Can Yücel den baştan sona kadar ezberlediğim... Her şey sen de gizli... Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç… Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma, Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun. Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi, Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer, Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın. Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret, Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın. Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın, Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın, Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin... Bu kadar yeter mi bilmem ama bana yetmedi doğrusu, şiir gibi olun, şiir gibi konuşun, hayatınız şiir gibi olsun. Şiir gibi naif şiir gibi zarif olmanız dileklerimle...