Müsteşarlıktan başkanlığa dönüştürülerek Cumhurbaşkanlığı’na bağlanan Savunma Sanayi Başkanlığı yurt dışı ve taşra teşkilatı kurmaya yetkili olacaktır. Başkanlığın en üst amiri olan başkan, Cumhurbaşkanı’na karşı sorumludur.

Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Devlet Denetleme Kurulu (DDK) Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ne göre, DDK; TSK’yı da denetleyecektir. Buna göre DDK, yargı organları dışında tüm kamu kurum ve kuruluşları ile bunların bağlı, ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlarında, kamuya yararlı derneklerde, vakıflarda, Genelkurmay Başkanlığı, kuvvet komutanlıkları, Milli Savunma Üniversitesi ile her türlü askeri okul, birlik ve birimlerde denetleme yapacaktır.

Bu maddeler sivil toplum ve devlet açısından önemlidir. Lakin yeterli değildir. 25 yıldan beri çeşitli örnekler vererek izah ettiğimiz üzere başka değişikliklerin de yapılması gereklidir. İlk etapta aklımıza gelen hususlar şunlardır:

Mükellef (yükümlü) askerlik sistemi hala devam etmektedir. Modern ordularda tamamen ortadan kaldırılan bu sistem bizde 6 aya kadar düşürülmüştür. Bir geçiş dönemi olması açısından kabul edilebilir fakat tamamen elektronik ve bilgisayarlarla kumanda edilen geleceğin ordularında insansız silah araçları yer alacaktır. Yükümlü askerler yerine tamamen profesyonel askerlerden meydana gelmiş bir ordu şarttır.

Terfi tayin sisteminde bekleme süreleri yerine; yapılan görevlerdeki başarı esas alınmalıdır. Halihazırda risk almayan, silik, sadece verilen emirleri yapan terfi sistemi; kaliteli subayları yutmaktadır. Bunun yerine çalışkan, azimli, gerektiğinde risk alan gözü pek askerlere ihtiyaç vardır. Bir çok ülke ordusunda olduğu gibi rütbesiz asker olarak adım atan birisinin general olabilmesine yol açabilecek terfi sistemine ihtiyaç vardır.

Askerlerin eğitiminde; özgürlükler, sivil toplum ve devlet esasları öğretilmelidir. Kendisini halkın seçtiği yöneticilerden üstün gören faşist gelenek ve yapılardan kurtulması için çok emek ve çaba gösterilmesi şarttır. Bu maksatla Milli Savunma Üniversitesi bünyesinde askeri vesayetin zararlarının anlatılması ve darbelerden dolayı ülkemizin içine düştüğü sosyal ve ekonomik krizler bütün askerlere iyice belletilmelidir. Meclis kürsüsünden söylenen “ihtimaldir ki bazı kelleler kesilecektir” anlayışı yerine hürriyetin erdemi ve çoğulcu sistemin faziletleri anlatılmalıdır.

Atalarımızın bize emanet ettiği bu aziz vatan topraklarını korumak üzere geçmişimizden aldığımız manevi kahramanlık esasları üzerinde yoğunlaşmak gereklidir. Ne yazık ki uzun yıllar boyunca ceddimiz atamız olan Osmanlı devleti, çok kötü olarak anlatılmış halkımızın kahraman ataları ile övünmesi gerekirken utanç duyması istenmiştir. Bu hususta Sabetaycı eğiticilerin rolü büyüktür. Moiz Cohen (Munis Tekinalp) yerine vatanperver insanlarımız referans alınmalıdır.

Meclisin önemi ve seçilmiş insanların atanmış insanlara göre üstün olduğu bütün askeri birliklerde ders olarak okutulmalıdır. Ayrıca bir askerin ölümden korkmaması gerektiği bunun içinde dini inançlarının güçlü olması istenmelidir. Allah’tan korkmayan dinsiz-imansız insanların orduya alınmaması bunun yerine ibadetlerini düzenli olarak yerine getiren güzel ahlaklı insanlar tercih edilmelidir.

Ordumuz NATO’nun sayıca ikinci büyük ordusu olup en kısa zamanda küçültülerek daha mobilize ve süratli hareket eden bir yapıya dönüşmesi gereklidir. Çünkü büyük ordu büyük masraf demektir. Batı Avrupa ülkeleri fukara oldukları için ordularını küçültmemişlerdir. Bilakis güçlü bir ordu için serbest piyasa ekonomisi ilkelerine bağlı güçlü sivil toplum ve sanayi meydana getirmek için bunu yapmaktadırlar. Devletçilikten uzaklaşarak özel sektörün dinamizminden istifade etmek şarttır. Bu maksatla Mısır ordusuna benzer şekilde dallanıp budaklanmış ve halkın üzerine yük olan yapılardan en kısa zamanda kurtulmak gereklidir. Orduevleri ve dinlenme tesisleri özel sektöre devredilerek hem kaliteli hizmet hem de ülkemize vergi geliri kazandırılmalıdır.

Devamı nasipse yarın...