Editör Masası'nda ilk ve son defa bir başbakanın ağırlandığının ifade edilmesi üzerine Yıldırım, "Bundan sonra Cumhurbaşkanımızı ağırlarsınız." ifadesini kullandı.

Son bir haftanın yoğun kampanya döneminin ardından ilaç gibi geldiğini söyleyen Yıldırım, bu süreçte ailesine daha çok zaman ayırma fırsatı bulduğunu dile getirdi.

Erken seçim

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin erken seçim çağrısı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim tarihini açıklaması, kampanya, ittifak süreci ve seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmesi sorulan Yıldırım, erken seçim çağrısında olduğu gibi Bahçeli'nin zaman zaman böyle sürpriz çıkışlarının olduğunu belirtti.

MHP ile ittifak yaptıklarını ancak seçim tarihinde ittifak yapmadıklarını ve seçim tarihini yetkili kurullarda 24 Haziran olarak benimsediklerini vurgulayan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Seçim bir kere sokağa ağızdan düştü mü ondan sonrasını yönetmesi zor. Herkes frene basar ve hele şu seçim geçsin de ondan sonra bakalım gibi bir davranışa yönelir. O yüzden de bu seçimlerin yapılması gerekiyordu. Seçim bitti, artık geçim zamanıdır. Yatırımcı yatırımını, tatile giden tatilini planlayacak ve hayat tüm yönleriyle devam edecek. Bu seçimin böyle ittifaklar arası bir keskin rekabete dönüşmesini istemezdik. Nihayet bir cumhurbaşkanı seçeceğiz, parlamentoda vekilleri seçeceğiz. İş döndü dolaştı, karşı taraftaki ittifak tek bir noktada anlaştı. Adayları teke düşüremediler ama anlaştıkları tek bir nokta vardı, Recep Tayyip Erdoğan olmasın, ne olursa olsun. Hedef yok, hedef bir başkan, cumhurbaşkanı seçmek üzere değil mevcut cumhurbaşkanının seçilmemesi üzerine ittifaktı. Tabi bu ittifakı millet gördü, Türkiye'nin içinde bulunduğu şartları değerlendirdi. İç ve dış tehditler, ülkemizin kısa, uzun ve orta vade hedefleri. Bir de karşı taraftaki adayların retorikten söylemden öte eller tutulur bir şeyleri, arka planda bir tecrübe yok. Tüm bunları vatandaşlar değerlendirdi."

Yıldırım, vatandaşın vereceği kararın geleceğini, yaşamını çok yakından ilgilendirdiğine, bütün bunları özeti olarak seçim sonuçlarının ortaya çıktığına dikkati çekti.

"AK Parti olarak mesajı aldık"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın en yakın adayla arasında 11 milyon oy farkının olduğunu anımsatan Yıldırım, şöyle konuştu:

"1 Kasım seçimlerine göre AK Parti'nin oyunda, milletvekili sayısında düşme var. Bu da bize bir mesajdır. AK Parti olarak bu mesajı aldık. Şu unutulmamalı ki biz hem cumhurbaşkanı adayımızla hem de milletvekili seçimlerinde ittifaktı. Aynı sütun altında seçime girdik. Seçmen şöyle değerlendirdi. Bunlar bir parti gibi davranıyorlar ha buraya ha oraya vermişiniz diye düşünenler de oldu. Böyle kampanya da tabanda yapıldı. Hem MHP hem bizim tarafta sınırlı da olsa yapıldı. Bazen bu üst düzeyde rahatsızlık oluşturdu. Biz buna hemen müdahale ettik. Burada bir iç yarışa ihtiyaç olmadığını, amacımızın bir olduğunu belirttik.

Neticede sonuçlar ortada. Bizim kaybolan oylarımız ortağımızda, ortağımızın kaybolan oyları da başka bir partide. Sonuçta herkes memnun halinden. Parlamento yapısı da bu haliyle herhangi bir sorun teşkil etmiyor. AK Parti'nin içinde olmadığı hiçbir yasama faaliyeti sonuç çıkarmaz. Bu da ortaya çıkmıştır. AK Parti ve MHP olarak Meclis'in en güçlü grubunu oluşturuyoruz."

Binali Yıldırım, yeni sistemde artık uzlaşma kültürünün daha çok gelişmesi gerektiğini vurguladı.

Yeni sistemde icranın sandıkta cumhurbaşkanına verildiğini, onun işlerini yapması için de ihtiyacı olan, cumhurbaşkanlığı kararnameleri gibi yasal araçlarının olduğunu belirten Yıldırım, memleketin işlerini görmek, vatandaşın beklentilerini karşılamak için ihtiyaç duyulan yasal altyapının mevcut olduğunu kaydetti.

'Yeni dönemde Meclis'in önemi artacak'

Parlamentonun iki şey yapacağını belirten Yıldırım, "Bir tanesi, milletvekilleri seçim bölgelerine gidiyorlar, vatandaş taleplerini alıyorlar, bir düzenleme ihtiyacı var. Cumhurbaşkanı kararıyla olmayacak yeni bir talep var. Onu değerlendirecek ve Meclis'te asgari müştereklerde bir araya gelerek partiler bu düzenlemeyi yapacaklar." ifadesini kullandı.

İkincisinin ise yürütmenin etkin denetiminin yapacağını dile getiren Yıldırım, yazılı soru önergeleriyle kurulan komisyonlarla bütçe denetimiyle ve birçok yönden de zaman zaman bakanların Meclis'e gelip bilgi vermeleriyle denetim ve yasama faaliyetlerinde Meclis'in daha etkin hale geleceğinin altını çizdi.

Yıldırım, yeni dönemde Meclis'in öneminin artacağına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Geçmiş dönemde iktidar partisi ne isterse Meclis'te o olur. Onun dışında hiç muhalefet partisinin verdiği bir kanun teklifinin, eğer uzlaşma olmasa, çıktığı baki değil. Şimdi hükümet, teklif veremiyor. Tek bir istisnası var, bütçe kanunu. Bütçe Kanunun da şimdi hükümetin, Meclis'e kanun getirme yetkisi yok. Bu neyi gösteriyor? Bu, Meclisin 'yasama' konusunda mutlak gücünü ve hakimiyetini gösteriyor."

"Biz her türlü görevi yaparız"

Yeni sistemde Meclisin daha önce görülmeyen ve ilk defa oluşacak bir Meclis olacağı belirtilerek, "Bu kadar yasama ve denetim faaliyeti güçlendirilmiş yeni Meclis'in ilk başkanını Binali Yıldırım ismi olarak zikredebilir miyiz" sorusuna, Yıldırım, "Bunun kararını ben vermem. Şöyle söyleyeyim; liderim, partimizin genel başkanı ve partimiz ne yönde karar alırsa, neyi münasip görürse biz her türlü görevi yaparız. Bu da çok uzun bir süre değil, yakında ne olacağı belli olur." cevabını verdi.

"24 Haziran aslında 16 Nisan'ın uygulamasıdır"

Artık 15 Temmuz yaşandıktan sonra bu işin dönüşünün olmadığını ve mutlaka bu meselenin kökünden çözülmesi gerektiği kanaatinin toplumda da yerleştiğini vurgulayan Yıldırım, şunları kaydetti:

"Tabi o dönemde, önceki yıllara göre aynı gücümüz yoktu. Tek başımıza bu işi yapma şansımız yoktu. Olduğu zaman yapamadık, başka işlerle uğraşmaktan; olmadığı zaman da bu sefer orada da Sayın Bahçeli ile hatırlayacaksınız 2016'da gene bir sürpriz yaptı. Çıktı, 'Bu işler böyle gitmiyor, fiili durumu hukuki şekle dönüştürmek lazım, başkanlık sistemi olması lazım' dedi. Ondan sonra bu süreç başladı.

Sayın Bahçeli ile görüşmelerde bire bir ben bulundum, arkadaşlarımızla yaptık ve Meclise getirdik.16 Nisan 2017'de milletin onayına sunduk, orada da kabul edildi. 24 Haziran aslında 16 Nisan'ın uygulamasıdır. Vatandaş 'Kabul ettim bir sene önce, şimdi de seçim yapılıyor, kabul ettiğim şeyin gereğini yapıyorum' dedi. Ama bizim muhalefet adayları, Allah canlarını sağ etsin, ona karşı çıktılar. 16 Nisan'ı kabul etmediler. Çıktılar, 'Biz, bunu değiştireceğiz, geri götüreceğiz, sistemi değiştireceğiz.' Vatandaşın bu ağırına gitti. 'Ben bir sene önce bu kararı vermişim, sen benimle niye inatlaşıyorsun? Sen bu sistemde ne yapacağını söyle.' Bu mesajı verselerdi belki daha iyi olurdu, çok ümit etmiyorum ama biraz daha iyi olabilirlerdi."

'Türkiye 17. sırada'

Türkiye'nin 1924-2002 tarihlerinde ortalama yüzde 4,7 büyüdüğünü belirten Yıldırım, "2003-2017 arası ortalama 5,7 büyüdü. Bir puan fark var. Diyeceksiniz ki ne var yani? AK Parti bir puan fazla büyümüş ne böbürleniyorsunuz. Bunun anlamı ne biliyor musunuz? Eğer Türkiye 24'den bugüne 5,7 büyüseydi, bugün dünya ekonomileri içinde 7. sırada olacaktı, 2,3 trilyon dolarla Fransa'dan sonra gelecekti. Şimdi 17'deyiz. 2,6 kat büyümemiz gerekirken bu kadar az büyüdük. Bu sistemin getirdiği sorunlardan, darbe girişimlerinden, vesayetten dolayı... Hesap ortada." değerlendirmesinde bulundu.

Başkanlık sisteminin programlarında bulunduğunu vurgulayan Yıldırım, "Sayın Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığından var. Bu sistem değişikliği meselesi, sadece AK Parti'nin politikası da değil. Bakın geçmiş dönemlerin hepsine, 50 ihtilalinden bu tarafa bu sistem tartışılıyor ve değiştirilmesi yönünde seçim vaatlerine bunu koymayan hemen hemen lider yok." diye konuştu. 

"Cumhurbaşkanı rahatı sevmeyen bir adam"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile çalışmanın kolay mı zor mu olduğunun sorulması üzerine Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

"Bu soru çok zor, hem de kolay. Cumhurbaşkanı, rahatı sevmeyen bir adam. Rahat olmak isteyeni de sevmiyor. Anlatabiliyor muyum? Kendi de rahat etmez, yanındakini de rahat ettirmez. Böyle bir iş tutuş şekli var. Buna alışık olmayanlar, bu yolculukta dayanamazlar. Bu da nereden kaynaklanıyor? Memleketin meselelerine olan hassasiyetinden kaynaklanıyor. İstiyor ki hiçbir yerde aksaklık, yanlış olmasın. Ama Türkiye büyük bir ülke. Kilometrelerce uzakta bir olay oluyor. Onu sizin an be an yönetmeniz mümkün değil. Oradaki idarecilerin aynı hassasiyeti taşıması lazım. Tabii ondan üzülüyor. Duygusal yönü çok kuvvetlidir." yanıtını verdi.

Seçim akşamı İstanbul'da toplanan kalabalığın içinde bir çocuğunun ayağının sıkışmasının Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı çok etkilediğini aktaran Yıldırım, "Duygu doruktaydı. Ağlıyordu, telefonda konuştuk. Ne seçim kazanması, ne o coşku... Hepsi gitmiş. Tüm dikkatini oraya vermiş. Ve hatta bir ara gelmemeyi, iptal etmeyi bile düşündü. Sonra işler biraz daha normalleşince geldi. Buradaki binlerce insanı da ihmal etmedi." diye konuştu.

Başbakan Binali Yıldırım, ayağı sıkışan çocuğun durumun iyi olduğunu bildirdi.

"Cumhurbaşkanımızla çalışmak keyifli bir iş"

Başbakan Yıldırım, "Cumhurbaşkanımızla çalışmak keyifli bir iş. Ben, kendisini 1978'den beri bilirim. Beraber belediyede çalıştık. Son 16 yılda kabinesinde görev yaptık. Son 2 yıldır başbakan olarak yine birlikte çalışıyoruz. İnşallah bundan sonra da Rabbimiz ömür verirse, bu birlikteliğimiz devam edecek. Ülkemiz, milletimiz için çalışmaya devam edeceğiz." değerlendirmesini yaptı. 

CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin "Önümüzde yürü denirse, yürümeye hazırım" ifadelerinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, "Yürüyecek miymiş? Niye yürüyor? Seçim bitti, niye yürüsün? O zaman beraber, Kılıçdaroğlu'nu alıp, tekrar Ankara-İstanbul yapabilirler. Yalnız başına niye yürüyor?" dedi. 

Başbakan Yıldırım, "Muharrem Bey, tabii haklı olarak, seçimlerde partisinin üzerinde bir oy, destek aldığı için biraz şey oldu. Bunu bir sonuca dönüştürmek istiyor. Ama isterseniz onların işlerine fazla karışmayalım. Onlar kendi aralarında halletsinler." yorumunu yaptı.

"Türkiye açıkla büyüyen bir ülke"

Türkiye'nin artık çok açık bir şekilde kararını verdiğini dile getiren Yıldırım, şöyle konuştu:

"Türkiye'yi 2023'e taşıyacak hükümeti ve cumhurbaşkanını seçmiş. Meclisini de aynı gün seçmiş. Bundan sonra yapılması gereken milletin verdiği bu kredi ile ülkemizin önündeki sorunları çözmek. Gerçekçi olmamız lazım. Türkiye 'açık'la büyüyen bir ülke. Nasıl açıkla büyüyor? Türkiye'nin petrol üretimi yok, buradan enerji açığı var. Türkiye aynı zamanda bütçe açığı da veren bir ülke, çift açıkla büyüyor, büyümesini de sürdürmesi lazım. 'Bekleyelim de açığımız olmasın ondan sonra büyüyelim' dediğiniz zaman, bu Türkiye'yi konuşmuyorsunuz 20 yıl öncesinin Türkiye'sini konuşuyorsunuz demektir. 

Kontrol edebildiğiniz sürece tabii ki dış kaynak kullanarak, ülkeyi hedeflediğiniz noktaya getireceksiniz, projelerinizi gerçekleştireceksiniz. Biz de 15 yıldır bunu yapıyoruz, bundan sonra da aynı kararlılıkla projeler yapacağız. Projeleri yaparken bütçemiz kısıtlı olduğu için yap-işlet-devret modellerini, dış kaynağı daha çok kullanacağız. Buradan artan kısımları da sosyal projelere harcayacağız."

"Türkiye'nin mutlaka üretim, istihdam, ihracat ekseninde büyümesini sürdürmesi lazım." diyen Yıldırım, üretim, istihdam, ihracat tarafında çok iyi işlerin yapılması gerektiğine dikkati çekti.

Yıldırım, Türkiye'nin geçen sene Avrupa Birliği üyelerinin bir senede sağladıklarını istihdam üzerinde istihdamı tek başına yaptığını ifade ederek, bunun büyük bir başarı olduğunu bildirdi.

"Para politikalarıyla ilgili taahhütlerin ve kaynakların dengelenerek yönetilmesi gerekiyor"

Para politikalarıyla ilgili taahhütlerin ve kaynakların dengelenerek yönetilmesi gerektiğine işaret eden Yıldırım, yeni dönemde en fazla buna dikkat edeceklerini açıkladı. 

Başbakan Binali Yıldırım, "Bunu nasıl yapacağız? Faizleri aşağıya indirmek, enflasyonu aşağıya çekmek ana önceliklerin başında geliyor. Bunun için tedbirler alınacak. Yeni hükümet döneminde yapısal reformlar yapılmaya devam edecek. Verimsiz projelerin yerine öncelikleri olan, daha fazla verimli projeler tercih edilecek. Kamu da kendi içinde tasarrufa gidecek. Böylece kaynak ihtiyacını daha da azaltmış olacağız." değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'ye yatırım yapılmaya devam edildiğini belirten Yıldırım, "Bugüne kadarki temel altyapı yatırımlarının üçte birinden fazlasını alternatif finans modelleriyle yaptık." dedi.

"Telafi etmek için daha fazla gayret göstereceğiz"

Darbe girişimine ilişkin açılan davalarda yargılamaların devam ettiğini hatırlatan Yıldırım, "Darbeye doğrudan iştirak edenlerin yargılamaları büyük orada tamamlandı. Zannediyorum bu sene sonuna kalmaz, tamamı bitmiş olur. Bu çok önemli bir safahat. Bundan sonraki kısımlarda da yargılamalarda ortaya yeni yeni şeyler çıkıyor. Onlara göre de soruşturmalar genişliyor." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin sürekli bu konuyla yatıp kalkmaması gerektiğini belirten Yıldırım, darbeye katılanların en ağır cezayı alması gerektiğini dile getirdi.

Yıldırım, "Cumhurbaşkanımız ölçüyü koydu. İbadet, ticaret, ihanet. İhanet, ticaret tarafı tamam ama ibadet tarafındakilerin bu işte bir taksiratı yok. Bunların ayıklanması lazım. Örgütün ilişkileri şeffaf olmadığı için ve kayıt dışı bir örgütü olduğu için kolay olmuyor. Burada ne kadar dikkat etsek muhtemeldir birtakım yanlışlar, hatalar olabilir. Bunu telafi etmek için daha fazla gayret göstereceğiz." diye konuştu.

"Mücadelede rehavet yok"

Dolaylı olarak bir çok kesimin etkilendiğini belirten Başbakan Yıldırım, şöyle devam etti:

"FETÖ'cüler şöyle bir cambazlık yapıyor. Başkalarını da işin içine çekmek için yalan yanlış beyanlar yaparak... Aynen bu işi Ergenekon Balyozda da yaptılar. Esasında o girişimler yok değil, var ama FETÖ'cüler orada da işi abarttılar, öyle bir algı oluşturdular. Bu mücadelede rehavet yok, devam edecek. Burada mağduriyetlerin giderilmesi için de bir yandan çalışmalar yapılacak. Büyük bir felaketin eşiğinden döndük. Kolay bir iş değil. Sadece Türkiye'de değil, bunlar 160 ülkede aynı işleri yapıyorlar."

Maarif Vakfı'nın çeşitli ülkelerde yaptıklarını anlatan Yıldırım, FETÖ'ye yönelik söz konusu ülkelerde gerçekleştirilenleri aktardı.

"Hala bırakmış değiller." diyen Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu darbeyi FETÖ'cülerin yapmadığını söyleyen bir Allah'ın kulu var mı? Yok. Herkes bunların yaptığını söylüyor. Dünyada da böyle, Türkiye'de de böyle. Ama ABD garip bir şekilde bu konuda isteksiz. Bu meselenin sorgulanması lazım. Bu kadar işten sonra hayatına hiçbir kısıtlama getirmeden, hiçbir zorluk yaşamadan burada bu terör örgütü başının faaliyetlerini sürdürmesi Türk halkı tarafından kabul edilmiyor. Milletimiz bu konuda çok hırslı ve sinirli. Amerika'ya diyoruz ki 'Burada adım atın, bir çok belge, bilgi, her şey var.' Nihayet, paralı okullarla ilgili onların hesap kitaplarında bir çok yolsuzluk, usulsüzlük, yanlış var. Onları incelemeye başladılar. Ümit ederiz oradan bir mesafe alırız ama mutlaka ve mutlaka Amerika'nın önümüzdeki süreçte bu meseleyi birinci dereceden Türkiye-ABD arasındaki ilişkileri zehirleyen konu olduğunu kabul etmesi ve adım atması gerekiyor."

OHAL'in devam edip etmeyeceğinin sorulması üzerine ise Yıldırım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, OHAL'le ilgili yaptığı açıklamaları hatırlattı.

OHAL'in 18 Temmuz'da dönem olarak sona ereceğine dikkati çeken Yıldırım, yenilenmesi için hükümetin OHAL'in devamına yönelik karar alıp bunu Meclis'e göndermesi gerektiğini, bunun yapılmaması halinde ise OHAL'in kalkmış olacağını anlattı. Yıldırım, "Zannediyorum hükümet, önümüzdeki pazartesi açıklanacak. Kabine iş başı yapacak ve OHAL de böylece tamamlanmış olacak." bilgisini paylaştı. 

"İhtiyaç olan düzenlemeler yer alacak"

Vatandaşın hayatına OHAL'in olumsuz yönde etkide bulunmadığını ifade eden Yıldırım, hayatın sadece darbeye katılanlar ve darbeyle irtibatı olanlar için zorlaştığına işaret etti. "Yatırımcıya falan herhangi bir şey yok." diyen Yıldırım, şunları kaydetti:

"Bu FETÖ'cülerin, bölücülerin yurt dışında çok geniş ağları var. Avrupa'da, Amerika'da... Sürekli bu OHAL'i istismar ederek orada yatırım kararı verenlerin, yatırımcıların kafasını bulandırmaya çalışıyorlar. 'OHAL'le hukuk askıya alındı, temel haklar kullanılamıyor...' Bunların hiçbiri doğru değil ama maalesef kuvvetli kara propaganda, bazen algı olgunun yerine geçebiliyor. Burada da bir çifte standart görüyoruz. Fransa, 719 gün olağanüstü halle yönetildi. Neyin üzerine? Bir terör saldırısından sonra. Bir darbe, kalkışma falan değil. Sonradan da kaldırdılar ama gerekli oradaki olağanüstü halde kullandıkları yasal yetkileri normal kanunlarına taşıdılar. Biz de ihtiyaç varsa bunu yapacağız. Muhtemelen yarın son KHK'mızı, olağanüstü KHK'mızı yayınlayacağız ve orada bu terörle mücadelenin OHAL kalktığı zaman zaafa uğramaması için ihtiyaç olan düzenlemeler de yer alacak. Çünkü bu güvenlik meselesi. Böylece bu süreci tamamlamış olacağız."

'Terörü Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız'

Yıldırım, Türkiye'nin terörle bu kadar güçlü mücadele etmesinin arkasındaki iradenin ne olduğuna ilişkin bir soruya, "Terörle mücadelede doğrusu son iki yılda çok farklı bir yöntem denedik. Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra terörle mücadelede Sayın Cumhurbaşkanımızın da başkanlığında Milli Güvenlik Kurulunda bir karar aldık. Artık terörle mücadele de 'savunma değil taarruz esas olacak' dedik. 'Bekleyelim, teröristler saldırdı, tahribatı yaptılar, mal kaybı oldu ondan sonra harekete geçelim.' Böyle bir şey yok, 'üzerlerine üzerlerine gideceğiz, bunu sadece yurt içinde değil, yurt dışında da yapacağız' dedik." karşılığını verdi.

Bu kararı aldıktan sonra işlerin farklı bir noktaya geldiğine işaret eden Yıldırım, göreve geldiğinde ilk olarak, "Terörü Türkiye'nin gündeminden çıkaracağız, alt sıralara düşüreceğiz ve Türkiye her gün terörü konuşmayacak." ifadesini kullandığını hatırlattı. 

Bunun terörle mücadelenin sadece içeride olmayacağını gösterdiğini belirten Yıldırım, şöyle devam etti:

"İçeriyi temizliyorsun, zor bir sınırımız var bin 400 kilometreye yakın Suriye, Irak'ta sınırımız var. Özellikle Irak tarafı çok engebeli, bastığınız yerde zor duruyorsunuz. Derin vadiler, dağlar, sürekli buradan tehdit, sızmalar devam ediyor. Onun için mutlaka ve mutlaka terörü bulunduğu yerde etkisiz hale getirmemiz lazım. Mesela Akdeniz'den Fırat'ın batısına kadar olan aşağı yukarı 400 kilometrelik bölümünü hallettik. Şimdi Irak tarafında 350 kilometrelik alanda İran sınırından, Habur'a kadar orada da sahadayız. Kandil de dahil bu bölgeyle ilgili çalışmalar devam ediyor."

"Bunu seçime indirgemek hiç ahlaki değil"

Bunun seçimden önce konuşulmasının seçime yönelik bir yatırım olduğuna dair iddialarının sorulması üzerine Yıldırım, "Bilen de konuşuyor, bilmeyen de. Terörle mücadele üzerinden seçime endekslenen bir iş olamaz. Bunu böyle düşünmek, bu ülkeye en büyük haksızlıktır. Bu, Türkiye'nin bir beka meselesidir. Bunu seçime indirgemek hiç ahlaki değil. Bu yılbaşından beri planlanan bir çalışma, hala da devam edecek. Seçim bitti, bitti mi yani? Devam ediyor." diye konuştu.

Yıldırım, Fırat Kalkanı ve Afrin Zeytin Dalı harekatlarında da o bölgelerde emniyetli alan oluşturduklarına işaret ederek, "Burada da aynı emniyetli alan oluşacak ki hududumuzdan içeri sızıp, tahribat yapmasın, vatandaşlarımızın mallarına, canlarına zarar vermesin, orada keselim. yaptığımız iş bu." dedi.

Türkiye'nin Irak'la olan ilişkilerinin hatırlatılıp, Kandil operasyonunda bu ilişkiden faydalanılıp, faydalanılmayacağına ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:

"Gayet tabii. Şimdi gerek Irak Merkezi Hükümeti gerekse Irak'ın kuzeyindeki yerel Kürt yönetimi bizim oradaki faaliyetlerimize herhangi bir şey demiyorlar, diyemiyorlar. Sebebi şu; çünkü birinci derecede oradaki terör unsurlarını temizlemek onların işi. Onların topraklarını kullanarak, üs yaparak, her türlü melaneti bizim ülkemize yapıyorlar. Bu nedir? Önce onların bu işi halletmesi lazım. Edemedikleri için biz uluslararası ve ulusal güvenliğimiz açısından haklarımızı kullanmaktan çekinmiyoruz. Yaptığımız da o. Aramızda koordinasyon zaten var, bir sıkıntı yok."

"Suriye'nin toprak bütünlüğüyle ilgili bir sorunumuz yok"

Bölgede PYD, PKK tehdidinin kaldırılmasının Suriye'nin toprak bütünlüğü açısından da bir anlam ifade edip, etmediğine ilişkin soru üzerine Başbakan Yıldırım, "Suriye'nin toprak bütünlüğüyle ilgili bir sorunumuz yok bizim. Suriye'nin toprak bütünlüğünü öngörüyoruz. Bizim Akdeniz'den Hatay'dan İran sınırına kadar, İran, Irak ve Suriye. Bu hat yaklaşık bin 370 kilometre." diye konuştu.

Fırat'ın batısında terörden temizledikleri bölgeleri ve faaliyetlerin devam ettiği bölgeleri gösteren Yıldırım, şunları kaydetti: 

"Geriye kalan kısımda da Münbiç'te ABD ile çalışıyoruz ama 'Fırat'ın doğusunda da biz herhangi bir tehdit istemiyoruz' diye ABD'ye açık açık söylüyoruz. Tamam DEAŞ'la mücadele, PKK ile mücadele kadar önemli, buna bir itirazımız yok ama şu anda bitti bu. DEAŞ diye bir şey kalmadı. O halde niye PYD, YPG örgütleri desteklenmeye devam ediliyor? Bunun bir izahı olması lazım. NATO'da birlikte olduğumuz, yıllardan beri derin ilişkilerimiz olan Amerika'nın bu konuyu değerlendirmesi lazım. 

Zannediyorum Sayın Cumhurbaşkanımızın Brüksel'de yapacağı 12-13 Temmuz toplantılarında sadece bu konular değil, FETÖ meselesinden tutun, ABD'nin bizden beklentilerine varıncaya kadar hepsi görüşülecek, konuşulacak. Bizim kanaatimiz Amerika'yla ilişkilerin normalleşmesi ve iki NATO müttefikine yakışır bir şekilde devam etmesi. Ama bunun tek başına bizim kararımızla olmayacağı bilinmesi lazım. Amerika'nın da atması gereken adımlar var. Münbiç'te atılan adımlar ümit vericidir, olumludur, iki taraf içinde. Bunun diğer sorunlara da aynı şekilde, yapıcı bir şekilde yansıtılmasına ihtiyaç var."

"Sorunlar, soğukluklar giderilebilir"

Başbakan Yıldırım, görev süresinde kaç ülkeyi ziyaret ettiğinin ve kaç yetkiliyi ağırladığının sorulması üzerine, "44 başbakan ağırlamışız, 178 ülkeden bakan düzeyinde ağırlama yapmışız. 29 ülkeye de ziyarette bulunmuşuz." yanıtını verdi. 

Bedelli askerlik

Başbakan Binali Yıldırım, bedelli askerlikle ilgili daha önce yapılan açıklamalar anımsatılarak, "Ayrıntılı bir çalışma yapıldı mı? Bir tarih var mı? Yaş ve ücret konusunda bazı rakamlar basın yayın organlarında çıktı. Bununla ilgili yaş alt sınırı ve ücret belli mi?" sorusuna karşılık, bedelli askerlik konusunda başlangıçta "olacaktı- olmayacaktı" gibi tereddütlerin oluştuğunu ama sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu konunun seçimden sonra açık bir şekilde ele alınacağını açıkladığını hatırlattı. Yıldırım, "Yeni hükümet açıklanacak. Önündeki birçok gündem maddesinden bir tanesi de bu olacak. Daha önce de söyledim, ben bunu bir 'bedelli' meselesinin üzerinde bir konu olarak görüyorum." ifadesini kullandı. 

Bedelli askerliğin hali hazırda birikmeler yaşanınca belirli yaştaki insanlar için alınan bir karar olduğuna dikkati çeken Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şu anda geldiğimiz noktada 5 milyonun üzerinde askerlik çağında insan var. Bunları ya askere alacağız ya da yakalarından düşeceğiz. Adam 'beni askere al' diyor, 'Alamayız, o kadar kapasitemiz yok ancak 350 bin kişi alırız.' Yeniler gelmese bile 16 sene sürüyor. Nasıl olacak? Gelecek 35-36 yaşına kadar, evlenmemiş, iş kurmamış, ne o askere gidecek. Böyle bir şeyi yapmaya hakkımız var mı?

Dolayısıyla getirilecek çözüm daha kapsamlı, yapısal bir çözüm. Kalıcı olması lazım. O zaten başladı. Özellikle geçtiğimiz yıllarda başladı ve 15 Temmuz'dan sonra da hızlandı. O bakımdan güvenlik zafiyeti, savunma zafiyeti söz konusu değil. Zaten vatani hizmet için gidenler operasyonlara sürülmüyor, lojistikte kalıyorlar. O bakımdan böyle bir sıkıntımız yok. Sıkıntı, ülkemizin en büyük kaynağı olan, enerjisiyle, heyecanıyla bu gençlerimizin önündeki belirsizliği ortadan kaldırmak. Yapmamız gereken bu. O yüzden Silahlı Kuvvetler, Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, hükümet bu konuyu birlikte ele alıp kapsamlı bir çözüm üretilecek mutlaka."

"Yerel seçimlerin erkene alınacağı" iddiaları

Başbakan Yıldırım, Mart 2019'da yapılacak yerel seçimlerin bu yılın kasım ayına alınacağı iddiaları anımsatılarak, yerel seçimlerin erkene çekilmesinin söz konusu olup olmadığına ilişkin soru üzerine, şunları ifade etti:

"Daha seçimden yeni çıktık. Millet bir 'oh' diyecek tekrar. 'Seçimi öne aldık' vesaire... Bunlarla ülkeye yazık ediyoruz. Şu var, bu mart seçimleri için bir şey söz konusu olmaz. Birincisi Anayasa değişikliği gerekiyor. Bir de şurada aylar kalmış seçime. Dolayısıyla bu seçimler yapılır. Ondan sonra parlamentoda partilerin bir uzlaşma sağlamak suretiyle mart seçiminde değil bir dahaki seçimden geçerli olmak üzere, takip eden 2023 seçimleri kasıma alınabilir."

"KHK'ya uygunsa, burada da değerlendirebiliriz"

Başbakan Yıldırım, çocuk istismarı ve hayvan haklarına yönelik bir soru üzerine ise şunları kaydetti:

"Bu çocuk istismarı, gerek hayvan haklarına yönelik çalışmaları zaten biz yaptık. Bir tasarı hazırladık, bunun hayata geçmesi tabii an meselesi. Yeni hükümetin konuları arasında bu da olacak. Bakalım, belki bu konu özellikle çıkaracağımız KHK'ye de uygunsa içerik olarak burada da değerlendirebiliriz. Çalışmaları yaptılar, bugün üzerinde konuşacağız."