Sokullu, Şıkk-ı sâni defterdarı Çerkez Kasım Bey’i Beylerbeyi yaparak Astrahan seferiyle paralel yürütülmesi planlanan bu kanal girişimini başlatmıştı. Kanal kazılacak yer olarak Astrahan’ın biraz kuzeyindeki Eski Yunanlar tarafından Don’un ve Volga’nın, iki ayrı denize dökülmeden önce, üzerinden geçtiği en sığ toprak olarak tespit edilmişti. (Bu konuda Emine Sonnur Özcan’ın “Asya’dan Afrika’ya Osmanlı’nın 16. Yüzyıl Kanal Projeleri” başlıklı Kasım 2013 yılında yayınlanan TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisinden istifade edilebilir)
Osmanlı Devleti hem sefer hem de kanal için Azak Kalesi merkez olmak üzere toplanmıştı. Burası hem seferin önemli bir dayanağı, hem de harekâtın çıkış noktası olmuştu. Nisan 1569 tarihinde, Kaptan Mustafa Paşa komutasındaki donanma ile üç bin yeniçeri bölgeye sevk edildi. Asıl kuvvetler ile amele ve levazım sevki ise Ağustos 1569 tarihinde Osmanlı donanması ile yapıldı. Ayıca kanal kazısında çalışmak üzere 30.000 Nogay Tatarı işçi olarak tutulmuştu. (Bu konuda Halil İnalcık’ın 1948 yılında yayınladığı “Osmanlı-Rus Rekabetinin Menşei ve Don-Volga Kanalı Teşebbüsü -1569” başlıklı çalışması çok değerlidir)
1569 Ağustos’unda Kefe Beylerbeyi Çerkez Kasım Paşa tarafından Don Nehri’nin bir kolu olan Ilovlya Çayı ile Volga’nın kolu Kamsyshinka Çayı arasında kanal kazılmaya başlandı. (Bu bölgede şu anda PetrovVal kasabası bulunmaktadır) Üç ay içinde iki nehir arasındaki mesafenin üçte biri kazılmış ancak çeşitli kışkırtmacılar tarafından işçi ve askerler arasında hoşnutsuzluklar çıkarılmıştı.
Kanalın inşası ile Osmanlı Devleti’ne karşı yarı özerk olan Kırım Hanlığındaki otoritesinin sarsılacağını düşünen Devlet Giray’ın da bu kışkırtmalarda rol aldığı tarihçiler tarafından belirtilmektedir.
Bu esnada Ruslar’ın da saldırıları da artmış üstelik mevsimin kışa dönmesi de kanal kazısını yavaşlatmıştı. Sonunda kanal işini yarıda bırakıp doğrudan Astrahan üzerine sefer yapılması konusunda Padişah II. Selim ikna edilmişti. Böylece kanal projesi yarım kalmış yetmedi Kasım Paşa’nın yeniçerilere geri çekilme emri vermesi ile sefer de başarısız kalmıştır.
Osmanlı ve Kırım ordusu, geri çekilme esnasında bataklıklar nedeni ile çok zarar görmüştü. Bu arada mühimmat ve erzak depolanan Azak kalesi, isyancı Yeniçeriler tarafından barut deposunun patlatılmasıyla yıkılmıştı. Bu gelişmeler kanal girişiminin tamamen terk edilmesine yol açmıştır.
Çar Korkunç İvan, Volga nehri üzerindeki bir adaya Yeni Astrahan’ı kurmuş hem Don-Volga Kanalı Projesini hem de Astrahan seferini başarısız kılmıştı. İşte Osmanlı devletinin yıkılma sürecini incelerken bu ihanetleri de göz önüne almak gerekiyor.
Fakat Stalin, Sokullu gibi işi yarıda bırakacak birisi değildi. Nitekim 2. Dünya Savaşı sonrasında esir alınan Alman askerlerini ve halk düşmanı olarak tanımladığı muhalif Rusları, sürekli vardiya usulü kullanarak beş yıllık bir kazı çalışması sonucunda 1952 tarihinde bitirmiştir.
Bu kanal 68 yıldır kullanılmaktadır ve Hazar Denizindeki Azerbaycan, Kazakistan, İran, Türkmenistan limanlarını dünyaya açmaktadır. Rus mühendis ve teknisyenler baraj gölü nedeniyle oluşan kot farkını, aynı Panama kanalında olduğu gibi havuz sistemiyle aşmışlardır. Gemiler, baraj gölünden nehir yatağına inerken seviye havuzları sayesinde adeta bir asansör gibi iniş-çıkış yaparak ilerleyebilmektedirler.
Kanala paralel olarak bir tren hattı ve bir de karayolu uzanmaktadır. İşte deniz-tren ve karayolu ağı ile Sibirya’nın, Hazar’ın ve Urallar’ın tüm zenginliklerini dünyaya ulaştırabilmektedir. İşte Kanal İstanbul ile bu açıdan benzerlikler taşıyan ulaştırma ağı, lojistik merkez olma açısından çok önemlidir. 
Kıssadan hisse bu olmak gerektir ki; suyolları diğer bir ismi ile waterway’lar  ülke ekonomileri ve devletin bekası için çok önemlidir. Sovyetler Birliği’nin uzun bir müddet boyunca dünyanın süper gücü olabilmesinin altında yatan en önemli nedenlerden bir tanesi de denizciliğe ve özellikle de suyollarına verdiği önemden dolayıdır. Eğer Türkiye’nin dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birisi olmasını arzu ediyor isek Kanal İstanbul bir tarafa, daha bir çok yerde kanallar açmamız gerekmektedir. Uygun nehirlerimiz vardır ve örnek çalışmalarla bu coğrafi zenginliklerimiz değerlendirilmek zorundadır. Buraya harcanan paralar asla israf değildir. Bilakis geleceğimiz açısından son derece önemlidir, vesselam…