Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesinin başlayacağı bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ifade edildi. Bu çalışmada yüzde 10’u peşin kalanı için 24 ay boyunca kira öder gibi taksit ödenerek; düşük gelirli vatandaşlarımızın ev sahibi olması hedeflenmektedir.

Bugüne kadar Toplu Konut İdaresi (TOKİ) 1 milyon 170 daireyi ev sahiplerine teslim etti. İki sene önce ise 100 bin konutu inşa etmeye başladı. Şimdi ise gelecek talebe göre 200 bin’den fazla daireyi ihtiyaç sahipleri için inşa etmeye çalışacak. Konut yapımında geç kalınmış olsa da zararın neresinden dönülse kardır. Çünkü birçok aile özellikle büyük şehirlerde yeterli sayıda ev olmadığı için zor duruma düşmüştür. Kiralar ise aşırı derecede yükselmiş dar gelirli aileler için adeta bir kâbus haline dönüşmüştür.

İşte şimdi yapılacak konutlar, ihtiyacı kısmen sağlayacak olsa da dünyadan farklı olarak devamlı büyüyen Türkiye için daha çok eve ihtiyacımız var. Ayrıca deprem tehlikesi ile yapılmakta olan “kentsel dönüşüm projeleri” yeterli değildir. Bu iş için dönüştürülmeyi bekleyen milyonlarca çürük yapı bulunmaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken büyük bir konut kampanyası başlatmıştı. Orta ve düşük gelirli aileler için kira öder gibi taksitle ödeme sayesinde yüz binlerce aileyi ev sahibi yapmıştı. Maalesef satın alamadım fakat kiracı olarak Başakşehir’deki bu evlerde ben de ikamet ettim. Ev sahiplerinin tamamı İstanbul Büyükşehir Belediyesinin hizmetinden çok memnundu. Çünkü belediye tüm imkânlarını seferber etmiş bugün birçok vilayetimizden büyük olan Başakşehir inşa edilmişti. Üstelik o yıllardaki yüksek enflasyon dolayısı ile kalan taksit miktarları ev sahipleri için leblebi çekirdek parası gibi düşük kalmıştı. Bu konut seferberliği sayesinde Recep Tayyip Erdoğan halkın sevgisi ile birlikte büyük bir prestij kazanmıştı. Kapatılan Refah Partisinden sonra kurduğu Ak Parti ile birlikte daha girdiği ilk seçimi kazandı ve hala iktidarda bulunuyor. Buraya kadar konut seferberliğinin ülkemiz için ne kadar önemli olduğunu ifade etmeye çalıştım. İşte Erdoğan’ın en önemli başarılarından bir tanesi bu alanda olmuştur. Eğer iktidarda kalmak istiyorsa bu toplu konut hamlelerine devam etmek ve geliştirmek zorundadır.

Elbette bir ülke sadece ev yaparak büyüyüp kalkınamaz. Devletin yapması gereken daha çok işi ve sorumluluğu vardır. Bunların başında “serbest piyasa mekanizmasını” çalıştırmak ve gerekli “alt yapı yatırımlarını” yapmak zorundadır. Bölünmüş yollar, enerji yatırımları, savunma sanayinin yerli olarak üretim yapabilmesi için kaynak sağlanması gibi çok çeşitli alanlarda devletin öncü olarak rol alması gereklidir.

“Kanal İstanbul” gibi Türkiye’nin bir lojistik merkez olabilmesine yol açacak olan çok büyük bir proje; bürokrasinin beceriksizliği nedeniyle bir başka bahara kalmıştır. Devlet sorumsuz ve vatana ihanet derecesinde çirkin bir politika uygulayan muhalefet partileri sayesinde Türkiye’nin gelişip büyümesi açısından çok önemli olan “Kanal İstanbul Projesini” maalesef rafa kaldırmıştır. Bir köprü inşaatı haricinde hala tek çivi dahi çakılamamıştır. Erdoğan’ın olağanüstü çabasına rağmen bu projeye engel olanlar utansın.

Devlet bürokratlarının beceriksizliği sadece “Kanal İstanbul” projesi ile sınırlı kalmamıştır. Toplu konut projelerinde de inanılmaz derecede beceriksizlik, ihmal ve kötü yönetim vardır. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesini dile getirmeye çalışacağım. Maksat benzer hatanın yeni yapılacak projelerde tekrar yapılmamasıdır.

2019 yılında başlatılan 100 bin adetlik sosyal konut projesinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın koordinesi, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın desteği sağlanmıştı. Ama ne destek!  “Her Yıl 100 Bin Yeni Sosyal Konut” adıyla başlatılan ve devam eden bu projede resmen halkımıza “faiz” pisliği bulaştırıldı. Hak sahiplerine konutlar; şimdi olduğu gibi satış fiyatının yüzde 10’u peşin ve başvuru bedeli düşüldükten sonra kalan tutarın tamamı aylık yüzde 0.49 gibi bir faizle uygulanmaya başladı. O güne kadar faize bulaşmamış birçok vatandaşımız güya “düşük faizle” haram bir paraya bulaştırıldı. Görende diyecek ki; devlet “sosyal konut yaparak” dar gelirli vatandaşları ev sahibi yapıyor. Fakat aklı başında olan insanların görebildiği gibi mesele ev yapmak değildi. Maksat “helal para ile geçimini sağlayan insanları faiz bataklığına çekmekti”.

 Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın başında şu anda Nureddin Nebati isimli çok değerli bir zat var. 2021 sonunda yaşanan dolar krizini önleyen bu bakanımızı şu anda çok önemli bir vazife beklemektedir. Bu vazife de şudur. Halkımızı faiz bataklığına çekerek bu kirli ve haram paraya bulaştırmak isteyen bürokratları susturması ve hizaya getirmesi gereklidir. Yok, eğer bunu yapmaz ise bunun faturası hem bu dünyada hem de ruzi mahşerde Ak Parti hükümetine ve yöneticilerine kesilecektir. Çünkü faizle konut verilmesine gerek yoktur. Konut finansmanı için harama bulaşmak istemeyen vatandaşlarımız için çok çeşitli tercihler bulunmaktadır. Gerekirse 1975 yılından beri “faizsiz bankacılık” yapan katılım bankaları devreye sokulabilir. Bunun haricinde faize alternatif olarak üretilen çok sayıda yöntem de bulunmaktadır. Yahu! adı üstünde “sosyal konut projesi” bunun adı. Güya düşük gelirli vatandaşlarımıza şehit yakınlarına ve emeklilere ev yapacaksın. Bunun için faiz devlet faiz almasa “iflas mı edecek!” Eğer bunun maliyeti devletin katlanamayacağı bir noktaya gelirse konut taksitlerini bir parça arttırırsın olur biter. “Faiz” alarak milletin helal parasını kirletmeye ne gerek vardır?

Nurettin Nebati Bey’e güveniyor ve 1997’li yıllarda İstanbul Büyükşehir Belediyesinde başlanan faizsiz konut edinme projelerinin bir benzerini yapmasını bekliyorum. Çünkü sosyal konut meselesinde en önemli görev Hazine ve Maliye Bakanlığı’na düşmektedir.

Ne olur helal paramızı faiz pisliğine bulaştırmayın, vesselam…