Yunus Suresi 62.  Ayette Allah’ın dostları yani evliyalar için “Bilin ki; Allah’ın dostları için ne bir korku vardır, ne de onlar mahzun olurlar” buyrulmaktadır. İşte saygı duyulması gerekirken devamlı surette aşağılanan ve hakaret edilen evliyalar ve tarikat erbabına bu haksızlık neden yapılıyor bunun üzerinde durmak istiyorum.

Tarikat ve tasavvuf; insanlığın erişebildiği ulvi ve yüksek bir makamlara verilen isimdir. Tarikatların gayesi, iman hakikatlerinin inkişaf etmesi ile Hazreti Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın (a.s.m.) Miraç’ta gittiği yolun gölgesinde kalp ayağıyla bir yükseliştir.

Tekke ve zaviyelerin kapatılması ve uydurma nedenlerle birçok tarikat şeyhinin idam edilmesi yüzünden tarikatlar görünmez olmaktan çıkmış kendilerini gizlemek zorunda kalmışlardır. Bu nedenle meydanı boş bulan bir çok sahte şeyh ortaya çıkmış tarikatın zikir ve tefekkür gibi çok güzel usullerini suistimal ederek bambaşka bir yapıya dönüştürmüşlerdir.

Burada kusur tarikatlarda değil onu yasaklayıp yer altına itenlerdedir. Bu ayıp öylesine büyüktür ki ülkemiz dışında her yerde serbestçe tarikatlara  ve tekkelere gidip gelme serbest iken; bu aziz vatanda yasaktır. Bir de utanmadan bu din ve vicdan özgürlüğüne aykırı durumu savunup “bu ülke şeyhler tarikatlar ülkesi değildir” diyerek nasıl bir yasakçı zihniyete sahip olduğunu gösterirler.

Tarikatlar ve tekkeler yasaklanmakla kalmamış çok nadide sanat eserleri ile dolu bu mekanlar adeta yağmalanmıştır. Balkan ülkelerine gittiğinizde Hıristiyanlar, tekkelere dokunmazken ülkemizde  hoyratça ve acımasızca tekkeler yıkılıp; ahırlara dönüştürülmüştür.Necip Fazıl’ın dediği gibi “öz yurdunda garipsin,öz vatanında parya”

500 yıllık Ayasofya Camisini kapatıp puthaneye çeviren insanlar, tekkeleri kapatmış çok mu? Elbette kendilerine layık olanı yapacaklar. Cennet ucuz olmadığı gibi cehennem de lüzumsuz değildir elbette...

Peki, vatanımızda bu kadar hoyrat ve vahşi şekilde uygulanan din ve vicdan özgürlüğüne aykırı uygulamalar orta yerde dururken; ne diye durup dururken tarikatlara saldırırlar? Kendi akıllarına sığıştıramadıkları bazı adet ve uygulamaları suç gibi gösterip tarikat ehline ağza alınmayacak derecede kaba sözlerle hakaret edenlerde hiç utanma, ar ve edep yok mudur?

Cevabını vereyim. Bu din düşmanları Batılı ülkelere köle oldukları için kendimize ait ne varsa düşman kesilmişlerdir. Çoğunluğu Sabetaycı ve mason olan bu Batı uşakları; Müslüman görüntüsü ile dolaşırken Müslümanlara asla nefes aldırmama gayreti içindedirler.

Tarikatlar, iman hakikatlerini zikir ve tefekkürle ders verdikleri ve İslam’ın hakkaniyetine bir delil oldukları halde, neden din dışı gösteriliyor?  Bunun da sebepleri vardır.

Bazı doğru yoldan sapmış ehli sünnetin dışında kalmış insanlar, kendileri mahrum kaldıkları o güzel nurlardan istifade edemediği gibi başkalarının mahrumiyetine sebep olmuşlar tarikatları inkar yoluna gitmişlerdir.

Bir kısım siyasetçiler ve kendilerine destek bulamadıkları zaman tarikat ehli içinde gördükleri  bazı suistimalleri ve hataları bahane ederek, o büyük hazineyi kapatmaya çalışmışlardır.  Tekkeleri kapattıkları ve tahrip ettikleri yetmiyormuş gibi kendi evinde bahçesinde yaptığı zikir ve tesbihe dahi engel olmaya çalışan kaba ve hoyrat inkılap yobazları vardır.

Dünyada kusursuz ve her ciheti hayırlı olan meslek ve meşrep çok az bulunur. İllaki bazı kusurlar ve kötüye kullanmalar olacaktır. Çünkü ehil olmayanlar bir işe girseler, elbette suiistimal ederler.

Fakat Cenâb-ı Hak, âhirette yapılan fiillerin muhasebesinde adaletini; iyilik ve kötülüklerin ölçüleri ile gösterecektir. Hasenat yani iyilikler ağır gelse mükâfatlandırır, kabul eder; seyyiat yani kötülükler çok gelse cezalandırır, reddeder. Hasenat ve seyyiâtın muvazenesi kemiyete bakmaz, keyfiyete bakar. Bazı olur, bir tek iyilik bin kötülüğe üstün gelir kişiyi affettirir.