Allah’u Teâla yarattığı ve akıl verdiği tüm canlılara peygamber göndermiştir. Bunun içerisinde melekler de dahil. Meleklere meleklerden insanlara da insanlardan peygamber göndermiştir.

Kendi buyruğunu insanlara duyursun, tebliğ etsin, kendisine, meleklerine ve kitaplarına iman edilmesini ve peygamberlerine de inanılmasını istemiştir. Bu istek peygamberler aracılığıyla insanlara duyurulmuştur.

İnsanları ihya etmek için gönderilen ve yeryüzüne gönderilen bütün peygamberlere inanılması gerektiği kuranı kerimde ifade edilmiştir.

Allah insanları her çeşit millete ayırmış dünyanın çeşitli yerlerine yerleştirip yaşamlarını sürdürmüştür. Binlerce yıl aynı bölgede kalan insanlar olmasıyla birlikte göçebe yaşayanların yanında savaşla yurtlarından kaçıp başka diyarlara sığınanlarda tarihte gerçekleşmiş olaylardır.

Allah’u Teâla Kuranı kerimde zikredilen 25 kadar peygamberi her milletin içinden dilediği kimselere peygamber seçip görevlendirmiştir. Her topluluğa gönderilen peygamber açık ve kesin bir emir ile görevlendirilmişlerdir: Allaha ibadet edin, şeytani güçlerden uzak durun.

Öyle ki kendilerine peygamber gönderilmemiş toplum kalmamıştır. Güneşin batıp diğer ucunda doğan bölgeye kadar her bölgede çeşitli zamanlarda görevlendirilmiş peygamberler ihya ve emirlerini bildirmişlerdir. Allah’ın yeryüzüne peygamber göndermesinin nedenlerini düşünecek olursak şu iki sebeple sıralarsak yerinde olacaktır.

Biri, kullarına ahiret hayatında vereceği sonsuz güzellikleri bildirip onları sevindirmek veya buyruklarını tutmayanları uyarmak. Diğeri de bize peygamber gelmedi, doğruyu yanlışı bilmiyorduk diye bahane ileri sürmelerini önlemek.

Temelde düşünecek olursak peygamberlerin dünyadaki yegane görevleri insanlığı kurtarmak için gönderildikleri aşikar. Kendi canlarını bir kenara bırakıp ümmetleri için mücadele eden ve hatta kendi canlarını dahi tehlikeye atan vefakar, cüretkar, akıl sahipleri, elçi kimselerdir.

Yeryüzüne inen ilk insandan itibaren bu görevi üstlenmiş, Allah’ın buyruklarını insanlara tebliğ eden peygamberler her türlü işkencelere ve sıkıntılara maruz kalmış, bir an olsun yürüdükleri bu davalardan vazgeçmemişlerdir.

Her türlü zorluklarla karşılaşmış ancak an olsun amaçları doğrultuları dışına çıkmamışlardır. Yegane görevlerini ihya etmekle mücadele etmiş, Hakk’ın emir ve yasaklarını insanlığa bildirerek ihyaları için canhıraş çalışmışlardır.

Akıl sahipleri için ayan beyan olan bu tebliğ yoluna dahil erdemli bir duruştur. Yola revan olmak aynı minvalde cüret istemekle birlikte tebliğin bir parçası olmakta her Müslümanın boynunun bir borcudur.