Bütün boş uğraşının baş mimarisi televizyondur. Bir ekran bir cihaz deyip geçmeyin. Başlı başına Müslümanın düşmanıdır. Her türlü illetin boy boy gösterildiği, hayasızlığın kimlik kazanmış topluma dikte edilen bir silahtır.

Masum gibi görünebilir ancak Aldatıcıdır. Bilgilendirici gözükebilir altında küfür milletinin yüz yıllık projesinin gayesi yatar. Müslüman övücü işler yapılır ama maalesef İslam’ın yayılışının önünü kesmek ve müslüman kimliğinin altını boşaltmak istenilmiştir.

Küfür milletini topraklarımızdan kovduk. Evet yüz yıllar boyunca bunun mücadelesinin binlerce insan kanlarını ve canlarını feda ederek verdi. Ama küffar evlerimize çanaktan girdi. Teknoloji bağımlılığıyla fethetti bizi. Adeta bizi kendine bağımlı yaptı.

Körü körüne bağlılığın en şiddetli safhasını yaşıyoruz. Yediden yetmişe her kesin elinde telefon, evlerimizde televizyon mevcut. Faydalı kullanmak bir kenarda durdun. Her türlü fuhşiyatın hayasızlığın kol gezdiği görüntüler arasında dolaşmak pek hayra alamet değildir.

Zaman içerisinde kendimizi kaybediyoruz. Zamanı öylesine tüketen bir cihaz ki nasıl geçtiğini ve tükenip bittiğini bir türlü kavrayamıyor insan. Aslında gayesine ulaşıyor bir yandan. Amaç Müslümanı uyutmak. Amaç yeniden şahlanışa engel olmak. İslam devletinin yükselişinin önünü kesmek.

Müslümanın düşünmesine tefekkür etmesine dahi müsaade edilmiyor. Ardı arkası gelmeyen görüntüler, sesler, fotoğraflar, yazılar her türlü haber ve kargaşa kaynağı içerisinde dolduruluyor zihin dünyamız. Boş bilgi yığınıyla dolup bilinçsiz bir toplum yetiştiriliyor.

Hedefleri şimdi çok küçük yaşta olan çocuklara sirayet etmek. Ağaç yaşken eğilir deyimini bizden daha çok bilip bizden daha çok tatbik ediyorlar. Bizim olanı bizde uygulayıp bize satıyorlar adeta. Ve bizde yiyoruz.

Uyanmak gerekir. Gözümüzü açmamız gerekir. Olup bitenleri bir an olsun durup düşünmemiz gerekir.

Çocuk yaşta eline tutuşturulan telefon, saatlerce televizyon karşısına oturtulup eğitimini ekranda olan bireylerle tamamlayan zihinlerin, anne baba saygısını, aile kültürünü, televizyondan öğrenen bir neslin ne ülkesine bağlılığı ne de aile bağından söz etmek mümkün olur.

Temelini çok daha sonraki yıllar alacak olan bu neslin gelecekte neler yapacağı bilinmez. Ancak görünen o ki hepsinin de iyi işlerle meşgul olmayacağı muhakkak.

Öze dönüş tez zamanda gerçekleşmeli. Bilgi sadece dikdörtgen bir ekrandan aktarılan sözlü ve görsellerden ibaret değildir. Elbette doğru ve hakikat barındıran bilgilerin insanlara duyurulmasını ifade edebilirim ama bu değildir ki hepsi doğru ve gerçektir.

Oran içerisinde söz ettiğimizde hakikatin gölgeleyen ve üstünde karabasan gibi duran tefrikanın olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Televizyon kanalizasyonundan tez zamanda uzak durmalı, duramıyorsak dahi layıkıyla kullanmayı öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Kötü herhangi bir şeyle zihnimizi ve kalbimizi meşgul etmemeliyiz.

Televizyon görüntüde pek zarar verici bir icat gibi görünmese de içeriği farklı boyutlarda araştırılıp ortaya döküldüğünde kanalizasyondan daha beter kokuların etrafımızı sardığını göreceğiz. Umulur ki bu kokunun yayıldığı sırada hiçbir şey için geç kalmış olmayalım. Nitekim bazen bazı yolların geri dönüşü olmayabiliyor.