Temizlik bedeni maddî kirlerden, ruhu manevî kusurlardan arındırmaktır. Müslümanın bedeni, fiziki çevresi, kalbi temiz olmalıdır. Mânevî temizlik, kişinin kalbini kötü duygu ve düşüncelerden, bedenindeki organlarını günahlardan arındırmasıdır. Maddî temizlik ise, kişinin üstünü, kılık ve kıyafetini, oturduğu-yattığı yeri ve çevresini her türlü kir ve pisliklerden temiz tutması, başkasını rahatsız edecek görüntülerden uzak durmasıdır.

Yüce Allah “Ey bürünüp sarınan (Peygamber!), kalk ve insanları uyar. Sadece Rabbini yücelt, elbiseni temizle, pislikten sakın.”(Müddessir, 74/1-5) buyuruyordu. Görülüyor ki, Peygamberimize ilk inen âyetlerde temizlikten söz ediliyor, “elbiseni temizle, pislikten sakın” buyuruluyor.

Peygamberimiz “Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim Taharet 1) buyurarak inanan bir insanın, temizliğine dikkat etmesi gerektiğini vurgulardı. Temizlik, aklın, kalbin, bedenin, yiyeceklerin, içeceklerin, giyeceklerin ve çevrenin maddî pisliklerden arındırılması, manevî kirlerden uzak tutulmasıdır. Bu nedenle  Hz Peygamber, temizliğe son derece dikkat ederdi ve güzel koku sürünürdü. (Tirmizî, Cenaiz 16)

Özetle Müslüman; üstü-başı, çevresi, yiyeceği ve giyeceği ile temiz, derli-toplu, intizamlı olmalıdır. Çünkü Allah temizliğe özen gösterenleri sever. “Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri ve iyice temizlenenleri sever.” (Bakara, 2/222) Âyette maddî ve mânevî temizliğin önemi bildirilmektedir. Temiz olanları hem Allah, hem de insanlar sever.

Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur: “Allah güzeldir ve güzeli sever, cömerttir ve cömerdi sever, kerîmdir ve kerîmi sever, temizdir ve temizi sever. Evlerinizin çevresini temizleyin...” (Tirmizî, Edeb 41) Her konuda olduğu gibi temizlik konusunda da örnek alacağımız ve öğütlerine uyacağımız insan, Peygamberimizdir. O, temizlik bilmeyen bir toplum içinde dünyaya geldiği halde herkesin dikkatini çekecek şekilde temizliğe, kılık ve kıyafet düzgünlüğüne özen gösterirdi. Temizliğe riâyet etmeyenleri, bozuk kılık ve kıyafetle dolaşanları ve çevresini kirletenleri gördüğünde bundan rahatsız olur ve bu kimseleri uyarırdı.

Bir defa Peygamberimiz yerin kirletildiğini görmüş, son derece hiddetlenmiş, yüzü kızarmıştı. Bunun farkına varan bir kadın, hemen ortalığı temizlemişti. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Ne iyi oldu” buyurdu. (Neseî, Mesacid 35)

Peygamberimizin mescidi muntazam silinir, süpürülürdü. Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: (Ümmi Mihcen adında) bir kadın Peygamberimizin mescidini süpürürdü. Vefat etti (fakat öldüğünü Peygamberimize bildirmediler.) Peygamberimiz kadını göremeyince:

__ Kadın ne oldu? diye sordu.

__ Öldü, dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz:

__ Bana ölümünü haber vermeli değil miydiniz? buyurdu. Sonra da kabrinin başına varıp ona duâ etti. (Buhârî, Salât 74) Peygamberimizin özellikle kadının mezarına gidip orada ona duâ etmesi, kadının mescidi temizlemesinden memnun olduğunun ifadesi idi.

­­­­­Hz. Peygamber, temizliğe çok önem verir ve temizliği çok severdi. “Yemekten önce ve sonra el yıkamak yemeğe bereket getirir.” (Tirmizî, Et’ıme 29) “Misvak kullanın, çünkü misvak ağzı temizler” (Buhârî, Savm 27)  buyurmakla Peygamberimiz el, ağız ve diş temizliğine verdiği önemi göstermiştir.

Vücutla ilgili bir başka temizlik de, koltuk altlarını temizlemek, etek traşı olmak ve tırnakları kesmektir.

Peygamberimiz buyuruyor: “Fıtrat beştir (insanın yaratılışı gereği beş âdete riâyet etmesi gerekir): Sünnet olmak, etek traşı olmak, koltuk altlarını temizlemek, tırnakları kesmek ve bıyıkları kısaltmak.” (Müslim, Tahâre 16)