Liseden tam üç sene sonra zor şer kazanmıştım üniversiteyi. Ahh gençliğim tam yirmi üç sene olmuş. Sevinçten deliler gibi ağladığım o gün geçeli. Çok çalıştım çok emek verdim çok şansızlıklarım oldu. Ama tadı hala damağımda burnumun direği sızladı şimdi. Sabahın erken saatlerinde çıkardım yola önce Eminönü sonra Kabataş otobüsüne binip tam iki buçuk saatte varırdım okuluma. İlk işim sokak simitçisinden simit almaktı. Rıhtıma inip bir de çay alırdım kantinden. Ayaklarımı denize sallaya sallaya simidimi yerdim. Martılar ya o martılar onları da unutmazdım tabiki. Arkadaşlarla buluşma yerimizdi rıhtım sabahları orda buluşup derse hep birlikte giderdik. Derste buluşmazdık yani, o koridorları boylu boyunca beraber yürüyerek amfiye girmek çok eğlenceli gelirdi nedense. Bazen derse girmezdik kantinde lak lak yapmaya bayılırdık. Yoklama yapılırdı, sözde imza atardık, işte öyle yalandan. Çok kişinin adına imza atmışımdır dersteyim kaçmadım yani diye. Bazen birbirimize yalvaran gözlerle bakarak bu gün derse girecek misin benim adıma da imza atsan ne olur, bir çay ısmarlarım sana muhabbeti yapardık arkadaşlarla. İmza taklidini de unutmazdık, gerçekçi olması gerekirdi çünkü. Üniversiteli olmak çok büyük bir ayrıcalıktı bizim için liseden yeni mezun olmuşsun sürekli forma giyerek okula gidip gelmişsin şimdi de özgürsün istediğini giyinip gidiyorsun. Ne etek boyunu ölçüyorlar, ne saçındaki örgüye bakıyorlar istediğin renk giyilebiliyorsun pembe, kırmızı, turuncu... İnsan istemeden havalara giriyor sanki çok büyüksün herkese hükmedebilirsin duygusu yakıp kavuruyor içini. Zil sesi de yok seni derse çağırmak için. Of ne baskı altındaymışsın yeni farkediyorsun. Özellikle okulun ilk yılı kendi paranı kazanma isteği doğuyor içine hırslanıyorsun filan babandan harçlık almak zoruna gidiyor. Bir yerde part time iş bulmak hayalleri kuruyorsun. Okul panolarında iş ilanlarına bakıyorsun lakin vize tarihleri yaklaştığında vazgeçiyorsun bu hayalinden. Türkçene yeni kelimeler katma telaşında var bu arada. Kelime dağarcığını genişletmelisin okuduğunu iyi anlamalısın. Çok hızlı yazı yazmalısın, hocanın anlattıklarını kelimesi kelimesine yazman gerekir, yoksa vize zamanı geldiğinde ders notları toplamak için yalvarmak zorunda kalabilirsin. İlk derslere girdiğinde hocaların dersi duraksamadan anlatması ilginç gelir sana. Anlatırlar ve giderler bir de arkasından iyi dersler arkadaşlar dediklerinde kendini iyiden iyiye bir şey zannedersin. Öğretmenin sana arkadaşlar der ya vardır bir hikmeti. Şimdi her şey çok kolaylaştı elbette, bizim zamanımız da cep telefonu bile yoktu, belki yeni çıkmıştı hatırlamıyorum, vardıysa da bizde yoktu zaten. En güzeli de arkadaşlarla kantinin ortasında oturup en iyi ders notu tutan arkadaşın kim olduğu dedikodusunu yapmaktı. İyi not tutan birisi mutlaka bulunurdu ve sonrasında da en ucuz fotokopiciyi arardık, bir bakardık ki herkesin elinde aynı ders notları kantinde ders çalışıyoruz. Gezmeleri de hiç aksatmazdık bu arada Ortaköy de kumpir yemek en büyük lüksümüzdü. Çoğunlukla okul yemekhanesinde yemeklerimizi yerdik neticede öğrenciydik, hesaplı para harcamamız gerekiyordu. Fındıklı sahilinde çay içer sahili baştan sona yürürdük kikirdeye kikirdeye. Ne kadar güzel günlerdi sorumsuz avare. Ders arasında İskeleden Üsküdar sahiline geçerdik,  üşenmeden tekrar geri dönüp derse kaldığımız yerden devam ederdik, fire verenler de olurdu tabii. 
Kaygısızdı ilk seneler ama son sınıf karın ağrılarımız başlamıştı. Gezmeler, tozmalar,  gülüşmeler iyiden iyiye ciddiyetle yer değiştirmişti. Boş gevezeliklerin yerini nasıl iş bulurumlar aldı. İş görüşmeleri yapan arkadaşların tecrübeleri konuşuluyordu bu sefer, kantinin en kuytu köşesinde. Hayatın  tam içindeydik şimdi. Endişelerin gelecek korkularının para kazanma derdinin peşindeydik. Ne de olsa artık üniversite mezunu sayılırdık. Ahh üniversite yılları insanın kendini bulduğu gerçek dostlukların kurulduğu hiç bitmeyen anıların anlatıldığı yıllar. Ne güzeldin.