“Sabetay Sevi’yi Tanımadan Tarihi Bilemeyiz” başlıklı yazıma oldukça çok tepki geldi. Çok büyük oranda müspet yorumlar yapıldı. Fakat bu yorumların bir kısmına katılmadığımı ifade etmek istiyorum. Zira bilgi çok önemli bilgi eksikliği vardır.

Öncelikle Sabetay Sevi ve dönmeler hakkında başka yazılar yazmamı isteyen okuyucularım şu hususu bilmelidirler ki; bu konuda en çok yazı yazan yazarlardan bir tanesiyim. Gazete arşivlerinde veya arama motorlarında “Sabetay Sevi” ve ismimi yazdığınızda olarca makale yazdığımı görmüş olacaksınız.

Özellikle “Kapani-Karakaşi Kavgası” ile ilgili yazıların bir başka örneği bulunmamaktadır. Sanırım bu konuda kimse bir çalışma yapmamış ve herhangi bir makale yayınlamamıştır. Osmanlı Devletinin ve Türkiye Cumhuriyetinin en önemli kişilerinin ele alındığı bu çalışmadan ne yazık ki çok az kişinin haberi olmuştur.

Yıllarca önce Bursa’da bir sivil toplum örgütü; Kapanilerle Karakaşiler arasındaki kavgayı anlatan bir konferans düzenlemişti. Oldukça geniş bir katılımcının bulunduğu bu konferansta üç saat boyunca bu konuyu ele aldım. Oldukça ilgiyle takip edildiğini sorulan soruların çokluğundan anlamak mümkündür.

Sabetaycı kavgaları konusunda tarihin karanlıklarına gömülmeye çalışılan çok önemli gerçekler bulunmaktadır. Özellikle “İzmir Suikastı” nedeniyle asılanlar arasında Karakaşi Sabetaycıların liderleri bulunuyordu. Kapaniler işte bu idamlar sonucunda Karakaşileri etkisiz hale getirmiştir.

Sabetaycılar arasındaki bu kavgalar sonucunda Müslümanlar bir parça rahata kavuşmuştur. Zira birbirlerine düştükleri için fitne ve fesat çalışmaları bir müddet için dahi olsa akamete uğramıştır.

Karakaşiler, İsmet İnönü’nün iktidarında yeniden toparlanma imkanı buldular ve bu sefer diğer gurup Kapanilerin canına okudu. İdam edilen var mıdır? Bilmemekle birlikte pırasa gibi insan doğrayan bu gizli ve derin yapılar insani duygu ve merhametten yoksun oldukları tarihi bir gerçekliktir.

Karakaşiler yeniden Türkiye’nin siyasi hayatında etkili olmaya başladıktan sonra Demokrat Parti’nin iktidara gelmesi ile birlikte Kapaniler yeniden bürokrasinin en üst kademesine yerleşmeye başladılar. Fakat Kapaniler; 27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra yeniden büyük bir darbe yediler.

Çünkü Karakaşiler, Başbakan Adnan Menderes ile birlikte iki önemli bakanı idam ettirerek bir şekilde öçlerini almışlardı. Rahmetli Menderes’in en büyük suçu ezanın orijinal şekliyle okunmasına müsaade etmesiydi. Bu sebeple aralarındaki kavgayı bir kenara koyup yeniden dindar insanların kanını emmeye başladılar.

Ayrıca ezanın serbest bırakılması Sabetaycılar açısından kendilerine karşı yapılmış büyük bir ihanet olarak kabul edilmiştir. Bu konuyu anlayabilmek için Adnan Menderes’in eşi Berrin Menderes’in Evliyazadelerden (Uşaklıgiller) olmasını araştırmacılar için çok önemli bir ipucu olarak gösteriyorum.

Sonrasında Yakabilerde olduğu gibi Kapani ve Karakaşiler de Müslüman toplumu içinde yavaş yavaş asimile olmaya başladılar. Fakat özellikle Mason kuruluşlar aracılığı ile hala Türkiye’nin en etkili güçleri arasındadırlar.

Sabetay ailesindeki gençleri Müslümanlara kaptırmamak için akla hayale gelmedik iğrenç çaba içerisinde bulunurlar. Sabetaycı eğitim kurumları bu işin içinde aktif bir rol oynamaktadır. Eşcinsel sapkınların neredeyse tamamı bu Sabetaycı aileler içerisinden çıkmaktadır. Ayrıca bürokrasi, medya, ekonomi ve silahlı kuvvetler; hala bunların kontrolündedir dediğimiz zaman abartılı bir söz söylemiş sayılmayız.