Bunları devletimizin ve ordumuzun daha da güçlenmesi için yıllardan beri yazıyor örneklerle anlatmaya çalışıyorum. Nitekim yeni çıkan askerlik yasası ile devletimiz mükellef yani zorunlu askerlik yasasını oldukça esnetmiş geçiş dönemi için yararlı bir düzene getirmiştir. Fakat bu durum yeterli değildir. Çünkü asli vazifesi savaşmak ve ülkeyi savunmak olan ordumuzun sayısı çok fazla askeri gazinosu ve orduevi vardır. Ne yazık ki burada hala muvazzaf askerler görev yapmaktadır. Üstelik askerlerimize alkollü içki servisi yaptırılarak dinimizce “büyük günah” sayılan bir çirkin işi yaptırmaktadırlar.

Asker dinlenip ihtiyacını görmek için gazinoya gidemeyecek mi? Hayır. Bunu özel sektör kuruluşlarının yapması gereklidir. Nitekim hizmet sektöründe dünyanın en iyi otel ve restoranlarını Türk işletmeciler yürütmekte olup kalitesiyle dünyada dillere destan olmuşlardır. 

Maalesef faşist düşünceli ve halktan kopuk olarak yaşayan darbeci generallerle bunu anlatmak mümkün değildir. Çünkü yıllardan beri yazdığım bu hususta bir adım dahi ileriye gidilememiştir. Hala Mehmetçiğin hizmet verdiği tesisler sayıca çok fazladır. Tipik geri kalmış askeri vesayetle yönetilen ülkelerin görüntüsü devam etmektedir.

Bu yazıyı kaleme almamın bir nedeni de devletin 28 Şubat 1997 sürecinde işine son verdiği ve zırnık dahi olsa tazminat vermediği askerler içindir. Eski Hazine ve Maliye Bakanları fukara edebiyatı yaparak; “bütçede ödenek yok, para yok” diye ağlayıp sızlamışlardır.

Bu devlete yakışmayan çirkin durumu tekrar açıklamakta yarar görüyorum. Zira defalarca verilen sözler tutulmamış hukuk devletinin gereği olan tazminatlar ödenmemiştir. 28 Şubat’ın darbeci generalleri binlerce askeri ordudan atıp 50’ye yakın bankayı hortumladıktan sonra müebbet hapis cezası almışlardır. Hala orduevlerinde korumaları ile beraber rakılarını yudumlamaya devam etmeleri kabul edilmesi mümkün olmayan bir tutumdur. Devlete yakışmaz.

Ceza alan suçluları hapse atamayan, mağdur edilen çalışanların tazminatlarını veremeyen bir devlet aygıtı olmaz. Bu durum sadece çadır devletlerinde olur. Sorsanız hukuk devletinde yaşıyoruz. Fakat kanun devleti bile değiliz. Zira kanunlar kişinin gücüne pozisyonuna ve arkasını yasladığı yerlere göre uygulanmaktadır. Bize de Allah’a yalvarmak dışında bir yol kalmamaktadır.

Umarım yeni Bakanımız Elvan; bu vicdanları sızlatan çirkin duruma el atıp düzenleme yoluna gider. Eğer yapmazsa kendi bileceği iştir. Ruzi mahşerde milyonlarca insan yakasına yapışıp hesabını soracaktır. Zira zerre miskal bir hayır veya şer kimsenin yanına kalmaz.

İşte devlet harcamasını bilmez ve savurgan olursa elbette para bulamaz. Tencere delik olursa çorba pişer mi? Ne kadar üstten koyarsan koy ziyan olup gidecektir. Maksat savurganlığın önlenmesidir.

Maksadım tüm devlet kurumlarının modern bir hizmet anlayışı ile çalışarak millete hizmet etmesidir. Elbette devletimizin daha güçlü olmasını isterim. Fakat bunun için çok fazla sayıda kişiye ihtiyaç yoktur. Binlerce işe yaramaz kişiler yerine hamiyet sahibi, Allah’tan korkan, kul hakkına girmekten çekinen devlet memurlarına ihtiyaç vardır, Vesselam…