İnsanlık âlemi gerek sosyal gerekse siyasi yaşayış ve kabulleri noktasında serbestiyet, malikiyet, hürriyet, cumhuriyet, hukukun üstünlüğü, temel ferdi hakların sağlanması istikametinde kararlı adımlarla yol almaktadır. İnsanların çoğunluğu kölelik ve esirliği çağ dışı bulup temelden reddederken artık sınırlı bir maaşa mahkûm olmayı da kolay kolay kabullenememekte ve benimseyememektedir. En azından çalıştığı iş yerinin ya ortağı ve hissedarı olmak istemekte ya da iş performansına uygun şekilde pirim talep etmektedir. Sosyal ve iktisadi hayat noktasında durum böyle olduğu gibi siyasi yönden de hürriyet ve serbestiyet, yükselen değerler listesinin en üst sırasına doğru çok güçlü hamleler yapmaktadır. Bütün bunlar malikiyet ve serbestiyete dayalı bir sosyal hayat tarzına kuvvet vermektedir. Batı dünyasının kuvvetliyi haklı gören,savaşla yaşamayı benimsemiş, menfaate dayalı, heves, heva, ekonomik ve sosyal baskı üzerine bina edilmiş medeniyeti çökmek üzeredir. İnsan haklarını esas alan ve özgürlüklere önem veren bir insanlık algısının yakın zamanda üstün geleceği bir dönem ortaya çıkmıştır. Zira dünya ve zaman doğrusal bir çizgi üzerinde devam etmiyor aksine bir daire şeklinde yani mevsimler gibi hareket etmektedir. Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi; insanlığın dahi bir sabahı, bir baharı olacak, inşaallah. İslâm hakikatlarının güneşi ile genel barış ve huzurun dairesinde hakikî medeniyeti görmeyi rahmet-i İlâhiye’den bekleyebiliriz. Tarih boyunca insan, asr-ı saadet dışında bugünkü kadar serbest ve hür olamamıştır. Girişimcilik veya diğer bir adıyla “şahsî teşebbüs” günümüzdeki kadar başarılı sonuçlar vermemiştir. Bunun o kadar çok örneği vardır ki belirgin ve çok duyulmuş olması bakımından Apple, Pixar ve iPhone gibi dünyanın en büyük şirketlerinin kurucusu olan Steve Jobs örnek verilebilir. Bir arkadaşı ile beraber kişisel bilgisayarların atası olan Apple’ı, arabasını satarak sadece 1.000 dolarla kuran Jobs, şirketin en önemli elemanı olmasına rağmen tek kuruş maaş almamıştı. Evlendiğinde sağlık sigortasından yararlanmak için bazı yıllarda 50 dolar ücreti kabullenmişti sadece. Çoğunluk hisselerine sahip olduğu şirketlerde ise bürokratik sebeplerden dolayı yıllık 1 dolar maaş alıyordu. İnsanlığın içinde saklı olan malik ve serbest olma duygusunu bizzat fiilen göstermişti. Onun ne maaşa ne de paraya ihtiyacı yoktu zira elindeki hisse senetleri ile dünyanın en zengin insanlarından birisi olarak tanınıyordu. Ücretli olarak başkasına hizmet etmek ona çok ağır geliyordu. Balıkçı kazağı ve kot pantolonu ile dünyanın huzuruna çıkıyor, dünyada bugüne kadar keşfedilen en güzel oyuncakları(!) olan bilgisayarları anlatıyordu. Jobs’un oyuncakları yüksek teknolojinin ürünüydü ve “Silikon Vadisi” onun gibi girişimciler sayesinde dünyanın bilim merkezi olmuştu. Şirketlerinde çalışan insanlar meydana getirilen ürünlerle gurur duyuyor, araştırma ve geliştirmeye verdiği önemden dolayı herkesin gıpta damarını çatlatıyordu. 1955 yılında doğan Jobs, 23 yaşında iken 1 milyon dolarlık servete ulaşmıştı. 24 yaşında 10 milyon doları ve 25 yaşında da 100 milyon doları vardı. 2011’de öldüğünde 56 yaşındaydı ve milyarlarca dolarlık serveti bulunuyordu. İşte ekonomik hayatın bütün teşebbüs sahalarına her insanın girişimci olarak katılmasına imkân veren bir yeni dönem düşüncesi, Malikiyet ve Serbestiyet Devri’nin de temel özelliğini teşkil etmektedir. İnsanın çalıştığı bir iş yerinde şahsi malik mevkiinde bulunması ve her türlü hürriyete sahip olması bu devrin belirgin özelliklerinden bir tanesidir. Birçok özelliği ile daha önceki devirlerden farklı olan bu devirde insanların kendi mütevazı imkânları ile yeni bir işe girmesi veya böyle bir işi çeşitli ortaklıklar aracılığı ile icra etmesi de mümkün olmaktadır. Ayrıca bir iş yerine hissedar olarak girmesi veyahut çalıştığı iş yerine işçi yerine yönetici ortak yapılması bu dönemin diğer bir özelliğidir. Bu devirde asıl olan ferdin şahsi mülkiyet hakkına sahip olması ve özel tasarruf yetkisine malik bulunmasıdır. Bu özellik özel mülkiyet duygusunun insanda yaratılıştan mevcut olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Sadece iktisadî hayatta değil sosyal, siyasî, ekonomik ve kültürel hayatta bu duygunun tezahürleri ortaya çıkmaktadır, vesselam…