Yazılı basın ve medyanın en iyisi olma yolunda yayın hayatına başlayan “Aslında” gazetesinin yolu açık olsun. “Aslında” ne kadar yeni ise benim yazılı basında köşe yazarlığım da o kadar yeni. 30 yıla yakın meslek hayatımda bir avukat olarak binlerce sayfa yazı yazdım. Bu yazılar ya adaletin tesisi ya da bir hakkın teslimini talep eden dilekçe ve benzeri yazılardı. Son yıllarda kendi hikâyem olmak üzere özelikle çocukluğumda ve meslek hayatımda unutamadığım olayları, insanları, noname olmak kaydıyla yani isim vermeden yazmak istediğim kitabın eskizleri hariç… Kalemimden bugüne kadar ne döküldüyse bu köşede yine hakkın tesliminden, adaletten yana yazacağımdan hiç şüpheniz olmasın.

İlk köşe yazımda iki farklı fotoğraf karesi üzerinden bir okuma yapacağım.

Birincisi, Hamas lideri Heniyye’nin Türkiye ziyaretindeki Erdoğan-Heniyye kucaklaşması. Daha bir hafta önce üç oğlu ve dört torununu İsrail bombardımanında kaybetmiş olan Heniyye’nin metaneti ve Erdoğan’ın ayrıca acılı bir babaya olan desteğinin okunduğu o kare çok anlamlıydı. İsrail ve destekçisi devletlerin ve ABD’nin, yok etmek için yemin ettiği Hamas’ın siyasi büro şefi Heniyye’nin kabulü, Batı medyasında Erdoğan’ın en güçlü ara bulucu olarak konuşulması, Türkiye’nin bu cesur duruşu karşısında Batı’nın itirazları cılız itirazlardan öteye geçemedi. Türkiye’nin Filistin davasına desteği ve Gazze’deki soykırıma karşı duruşu, en başta Hamas’ı “terör örgütü” değil “Ulusal Kurtuluş Hareketi” olarak tanımlaması ve yine aynı tanıma ek olarak Kuvâ-yi Milliye benzetmesi, bu desteği pekiştirdi. Bu fotoğraftan sonra iç kamuoyunda yükselen “İsrail’le ticaret” konusundaki eleştirileri yapanların şu soruya cevaplarını merak ediyorum: Yıllardan beri karşılıklı olarak yapılagelen söz konusu ticareti, Filistin halkının ihtiyaçlarını da karşılayan çerçevesi ve sınırları olan ticareti “kesmek” mi; yoksa Hamas ve Gazze’ye bu desteği vermek mi?.. Hangisi güçlü bir duruş ve cesaret ister?

Erdoğan’ın Heniyye görüşmesi kadar anlamlı olan bir diğer fotoğraf, Erbil Kalesi’ne yansıtılan Türkiye, Irak ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi bayrağının yer aldığı kare idi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 13 yıl sonra Irak’a resmî ziyareti geniş bir heyetle yaptı. Erbil’de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ve merkezî hükûmet ile terörün kökünün kazınmasında ortak bir hedefte buluşulmasının yanı sıra Kalkınma Yolu Projesi’nin en önemli aşaması olan dörtlü mutabakat zaptı ve 26 anlaşma imzalandı.

Türkiye, 2017 de Mesut Barzani’nin referandum kararına itiraz etmiş ve Barzani’nin referandum konusundaki ısrarı ilişkilerde kırılganlığa neden olmuş olsa da Türkiye bu bölgede etki alanını ve gücünü tahkim etmeye devam etti. Türkiye, meşruiyetini Irak Anayasası’ndan alan Kürt Bölgesel Yönetimi ile ticari, siyasi, ekonomik iş birliğini Erdoğan’ın liderliğinde yapmaktan imtina etmediği gibi; IKBY’nin bayrağı ile aynı karede yer almak gibi iç kamuoyunda eleştiri konusu olacak bir görüntüden de rahatsız olmadı. Kürtlerin hamiliğini yaptığını iddia eden DEM Parti ise PKK ile arasına mesafe koymayı, terör örgütünden bağımsız siyaset yapma cesaretini, örgütün gölgesinde ve 5 milyona yakın seçmenin oylarını; Türkiye’nin değerlerine, bayrağa, Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret üzerinden muhalifliğin kolaycılığına tercih ediyor.

AK Parti 31 Mart seçimlerinde mağlup olmuş olmasına rağmen Erdoğan tüm önyargıları cesaretle kırmaya devam ediyor. Bu coğrafyada aynı köklerden gelen, aynı kaderi yaşayan, aynı topraklarda aynı havayı paylaşan toplumlarla fikrî, sosyal, ekonomik ve kültürel birliktelik geliştirmeye devam ediyor.

Erdoğan, tarafsız olmanın konforuna karşı cesaretin zahmetini tercihe devam ediyor.