Filenin Sultanları, Avrupa Şampiyonası'nda göğsümüzü kabartan bir zaferle şampiyon oldu. Ancak bu büyük başarıya rağmen, takımımızın uluslararası turnuvalara tarifeli uçakla gitmesi, birçok sporseverin yüreğini burktu. Özellikle A Milli Futbol Takımı'nın özel uçakla Ermenistan maçı için Eskişehir'e gitmesi, "Filenin Sultanları'na neden aynı ayrıcalık tanınmadı?" sorusunu gündeme getirdi. Unutmadık, Euro 2016'da futbolcularımızın fotoğraflarıyla süslenen o özel uçağı. Üstelik guruptan çıkmayı bile başaramamıştık o yıl.

Ayrıca son zamanlarda A Milli Futbol Takımı'nın sahadaki performansı, Filenin Sultanları'nın başarısı yanında oldukça soluk kaldı. Ermenistan maçında sergilediği futbol ile milletçe "iyi ki berabere kaldık" dediğimiz bir A Milli Futbol Takımımız var. Oysa Filenin Sultanları, uluslararası arenada kazandığı her maçla, onların da en az futbol takımı kadar değerli olduğunu kanıtlıyor.

Futbolun ülkemizde diğer spor branşlarına göre daha fazla itibar görmesi bir gerçek. Ancak Filenin Sultanları'nın başarıları, onların da bu itibarı sonuna kadar hak ettiğini gösteriyor. Bu takımın başarıları sadece sahada değil, bir çoğumuzun kalplerimizde de yer buluyor.

Tabii ki, futbol milli takımımızın da tarihi başarıları var. 2002 Dünya Kupası'nda Şenol Güneş'in yönetiminde elde edilen üçüncülük, Türk futbolunun uluslararası arenada ne kadar başarılı olabileceğini gösterdi. 2000 ve 2008 Avrupa Şampiyonası'ndaki başarılar da unutulmamalı. Ancak futbolseverlerin hafızasında 2000 Avrupa Şampiyonası'ndan kalan sadece başarı değil. Prim pazarlıkları, lüks araba krizleri, teknik direktörlerle yaşanan sorunlar... Futbolcuları bir şeyler vaat etmeden sahaya çıkartmakta zorlanan teknik direktörlerin yılları değil miydi? 

Maalesef futbol milli takımımızın geçmişten gelen bir para hırsı olduğunu biliyoruz. Prim pazarlıkları, uçakta gazetecilere saldırılar, kebapçı baskınları...  Bu liste uzar gider ve bu olaylar, futbolcuların profesyonellikten uzak, bencil tavırlarını gözler önüne sermedi mi? Ama Filenin Sultanları? Onlar her röportajda "Türkiye için" diyerek, gerçek milli ruhu taşıdıklarını kanıtlıyorlar. İki takım arasındaki bu kontrast, hangi takımın gerçekten ulusal renklerimizi taşımayı hak ettiği konusunda bize düşündürmeli.