Ey insanlar! Dikkat edin!
Tebliğ etti mi? Etti! Ey Allah’ım sen şahit ol!
Yetmiş Bin şeytan çocuğunun cirit attığı dünyada günahsız kalabilmek her ne kadar imkânsızmış gibi görünse de elimizin altında ki mahşer sınavının kopya kâğıtlarını kullanarak insanlığımızı korumayı başarabilmemiz hiç de akıl dışı değil.
Dünya! Ne yazık ki yaşanabilir bir dünya değil artık. Ne zaman yaşanabilir oldu, bunun cevabı da yok. Yaşlı ve yorgun Dünya, tutarsız sendeliyor. İnsanlığın geldiği nokta akla zarar sefalet hali.
Ey insanlar!
Cahiliye Döneminden Milenyum Çağına ışıklı kollarını tüm insanlığa uzatan bir sesleniş kulaklarımda. Ben duydum. Tüm insanlık duysun istiyorum. Ufalanan hayatlara çare olur umuduyla.
“Atalarını yiyen sıradan insanlar ’’gördü bu yeryüzü. İrinli tiksindirici görüntüler.
Dünyayı gaz odasına çevirenleri gördü. Ölüm kusan çeliklerin iç titreten sesiyle irkildi. Cebi dolu aç insanlar gördü. Gönlü boş sefiller. Kağıt parçasıyla şeref satın almaya çalışan na_ şerefliler. Kuyu kazıcılar. Aydınlıktan ödü kopan koca koca adamlar gördü. Kendisiyle kavgalı insanları seyretti yeryüzü, yüzünde acıyla karışık tebessümle. Sahnede insan sayısınca oyun sahnelendi. Kim oynayan kim seyirci belli değildi. Halen oyun sürmekte rollerde ki kişiler değişse de sahne aynı sahne, oyun aynı oyun. Hayat oyunu, yaşamak oyunu! Kuralları daha bir bozulmuş. Gogolun paltosu yenilense de, Balzac’ın pansiyonu baştan dekora edilse de sahnede pek değişen bir şey yok aslında. Sahne de bir silah var ve durmadan patlıyor. Her patlayışın da yara alan da, ölen de insanlık. Tarih tekerrürden ibarettir sözüne istinaden.
Keserin, sapın döneceğini hesap edemeyen ince hesapçıların, yeryüzünün  Orta! Yerinde sergiledikleri iç bulandırıcı oyunlar.
Ey insanlar!
Şimdi günah çıkartalım .Siz seversiniz,” günah çıkartmayı. ”insanlığın ölümüne omuz veren,  güzelden yana her ne varsa üzerine kurşun yağdıran ölüm tüccarları!
Çaresizliğin acı çığlıkları evrende: Unuttun mu bizi Tanrım!
Kim kimi unuttu? Tanrı mı insanoğlunu insanoğlu mu Tanrıyı?
Dünyadaki tüm kötülüklere hepimiz ortağız aslında. Suskunluğumuzla ortağız.
Gerçekten sizce de umut bitti mi? öldü mü hayat? Yok mu oldu insanlık? Bitti mi Dünyalık hayallerimiz?
Gün ışığını gören her canlı için vardır umut. Ben, “Hayatımın bittiğini söyleyen doktoru gömüp toprağa, yüzümü güneşe çevirdim.
Güneş; bin yıl önce de aynı doğuyordu bin yıl sonra da aynı doğacak. Dünya yaşlı ama aynı dünya. Değişen insanlar! Değişen insanlık halleri!
Bedenler görüyorum sokak aralarında ayakları başta, başları ayaklarında. Bir başlarına. Karanlıkta, kaybettikleri kimliklerini bulmaya çalışan başsız bedenler. Telaşlı. Çaresiz. Korkak. İnsan görünümlü akrep bedenler. Her adımlarında bir maskesi düşüveriyor ayak olmuş başuçlarına. Yorgun, bir o kadar mutsuz insanlar. Gözlerimi dikiyorum fersiz gözlerine. Umutsuz, karamsar gözleri. Dıştan ,çifte su verilmiş çelik misali güçlü, içleri koflaşmış et yığını insan gözleri.
İnsanlık şu an neyin sancısını çekiyor? Dünyanın rahminden kazınan hangi tarihi suçun piçi!
Bizler; Dünyanın tüm insanları; birleşmeliyiz. Bu gidişata dur diyebilmek adına. Dünyayı ve insanlığı yeniden inşa etmeliyiz. Bir el atsanız siz de diyorum!
Bizler bu Dünyanın tüm insanları; İnsanları sınıflara ayıran, Güçsüzü ezip geçen bu ölümcül sistemin gücüne karşı birleşmeliyiz. İnsanlığın kurtuluşunu ,birleşme, dayanışma ve baş kaldırmayla dünyanın bu günkü sahibi bizler başarmalıyız. Yoksa hep beraber yok olup gideceğiz. Marks’ın kapitalindeki gibi ,yok olup gideceğiz.
Barika_ihakikat,müsademe_i efkardan doğar ! demiş Atalarımız. Ne kadar doğru söylemiş. Hakikat güneşinin doğmasına yardım etmek için atın sizde fikirlerinizi ortaya bırakalım çarpışsınlar. Sonunda doğruya ,güzele ve insanlık adına bir kurtuluşa ışık tutacaksa.