Bazen sesini duyurabilmen için, susman gerekir
(Stanislaw J. Lee)
Sustum tüm haykırışlarıma kilit vurarak.
Konuşmak istedim...
Hep susmam gerektiğini öğrendim.
Artık suskunluğa çaresizce ağlıyorum....
Susmak lazım mıydı?...
Yada neden hep küçükler susmalıydı...
Susmak neydi?...
Dikkatlice kaşlarını çatan annenin
Bakışlarında ...
Yanlış konuştuğunu düsünen bir dostun
Anlamsız öksürüklerinde ...vb
Saklıdır bazen...
Susmamız gerektiğinin sessizliği...
Sustum sustum...
Susmak, konuşmayı bilmemekmiş.
Atalarımız;”söz gümüş ise suküt altındır.”demişler.
Lakin artık konuşma zamanı gelmemiş miydi?...
Susmaktan yorulmuştu dillerimiz.
Anlatamadıklarımızı anlamayanlara....
Ne anlatabilirdik ki...
Sen küçüksün “Sus”
Sen ne bilirsin”sus”
Gelinsin “sus” Sus.....
Hayır susmayacağım artık...
“Edep ve uslubumla bildiğim doğrularımı ahlak ölçüsü çerçevesinde konuşacağım”diye isyan ettirildik.
Saygıyı kaybettik.
Sevgiyi saldik göklere.
Sebep olan ey büyükler....
Yaşadığı üzücü olayı anlatamazdı.Susmak ile yükümlü kalmıştı.
Yaşı henüz çocuk yaşta idi...
Yaşadığı acı olay karşısında susmasının cezasını hayatındaki kişilik bozukluğu ile ödemişti.
Her yaşanan hataların elbet ödenecek bir bedeli olmalıydı?
Kimi ağır ödemek zorunda kalıyordu.
Susmanın konuşamamın...
Küçük yaşlarda evlenmişti.Kalabalık bir aileye gelin gelmenin bedelini ödeyecekti.
Hele zengin bir aileye gelin oldu ise...
Bedel daha da ağır idi.
Köyde tanınan yani sesli bir ailenin reisi idi
Kayınbabası...
Kim bilir zamanında ne yaşamıştı ki,
Kişilik bozukluğu,cinsel arzu ve isteklerinde bozukluk yani sapıklık oluşmasına sebep olmuştu...kayınbabanın.
Küçük geline cinsel tacizde bulunmaya başlayan kayınbabasının yaptıklarını kime anlatabilirdi?...
Cahil ve güçsüzdü...
Annesine hele babasına asla anlatamazdı ki..inanmazlardı.Yada ne yapabilirlerdi?
Her günü çileler ile doluydu artık.Sustukça yüreği haykırarak ağlıyordu.
Bir gün tamamen susmak zorunda kalmıştı.Karınındaki bebeğiyle...
Konuşma hakkı elinde olsaydı.
Küçük gelin bebeğine konuşmayı öğretecekti.”Doğru bildiğini konuş, susmak korkaklıktır”.Diyerekten evladını güçlü bir toplumun dirençli bilinçli usluplu ahlaklı bir bireyi olarak yetiştirecekti.Ah bir konuşabilseydi...
Neden evlatlarımızı hep susturuyoruz.
Oysa gereksiz konuşan insanlar neden susmuyorda konuşmasını bilenler susuyor?...
Kelimeler utanarak çıkıyor,konuşmayı cahilce bilenlerin dudaklarından.
Eğer kelimeler cümleler kurup konuşabilselerdi,asla o dillerden akmazlarda kulaklara...
Susmak bazen söylenecek sözlerin kalmamısı da demektir.
Bazen sevdiklerini üzmemek..
Bazen kaybetmekten korktuğun içindir.
Diline suküt libasını giydirmek.
Bazen gitmemek için çileyi hüznü yudum yudum acı bir kahve gibi içmektir.
Susmak...
Yada susturulmak...
Hangisi daha acizdir?...
Susmak zorunda kalmak mı?
Susturulmuş olmak mı?...
Saygı ve sevgilerim ile değerli okurlarım.