Ve erkek; her olur olmazı konuşmak istemedi, ben erkeğim hafife alın mamalıyım dedi, içine attı sonra her derdini sıkıntısını. Yeri geldi bağırıp çağırarak kırıp dökerek dindirmeye çalıştı duygusal boşluğunu, yeri geldi şiddete baş vurarak yatıştırmaya çalıştı kendini ifade edemeyişini. Ne yazıktır ki genelinden fazlası kalp hastası oldu!...
Hiç düşündünüz mü kalp hastalarının çoğunluğu neden erkeklerde diye...
Her ne kadar bilim adamları biyolojik nedenlerle açıklasa da inanın duygusal boyutu çok daha fazla...
Öcelikle “Sen erkeksin” öyle her yerde karı gibi dır dır konuşmanın her söze atılmanın yakışı kalmaz, derken kadını çenesiz boş konuşan erkeği ise ince hassas konuları konuşmayan olarak niteliyor toplumsal ön yargılarımızdır...
Benzeri ifadeler erkeği; içine kapalı, az konuşan, az paylaşan bazen hiçbir kelime dahi konuşmayan bireyler haline getirir. Örf adet ve gelenekleşmiş tutumlarımız erkeklere ve ailelerine ne kadar zarar verdiğinin farkında oldular mı hiç?...
Aslında bir çok uzman bakışı, bu sorunu defalarca ortaya koysa da kalıplaşmış ön yargılar izin vermiyor, çözümün temele indirgenmesine...
Geçmişimizden bu yana, “toplumsal erkek egemen profili çizen sosyolojik yapımız”,
Erkeği; soğuk, kaba, sert kalıpları ile, duygusal, ince düşünen ve sorunsal çıkış geçiş çözümlemelerine, kalın duvarlar örülen bireyler kategorisine yerleştirdi.
Farkındalığı anlamayan bizler ise erkek çocuklarımızı büyüklerimizden öğrendiğimiz yöntemlerle yetiştirmeye çalıştık maalesef !..
Bu arada aşırı korumacı büyütülen pasif öz güven eksikliği olan çocukları asla kast etmiyorum ki, bu çocuklarda belirli yerlerde öfke patlaması yaşarlar. Bu da ruhsal bozukluğa yol açan kişisel sorun olarak ortaya çıkar. Mutlaka bu örneklerden vardır aile veya yakın çevrenizde.
Öyle ota böceğe ağlamaz erkek dediğin, kadın gibi sulu gözlü olmaz!. olur mu hiç!..
Bu söz kalıbı yukarıda da değindiğim gibi kadında zayıf ve acizleştiren bir tesir oluştururken bilakis erkekte, odun, demir çelik hatta robotlaştırılan bir varlık olarak nitelenen acımasız bir söz kalıbıdır...
Hayır efendim, her insan yaradılışı mizacı ve karakteri gereği duygusal varlıklardır..
Nasıl olur da erkekler ağlamaz.! Kalbin ruhun göz yaşının cinsiyeti olur mu hiç? Olsaydı ki, kalp nakilleri de cinsiyete göre olurdu değil mi?..
Bilim adamları en son hatırladığım kadarıyla her insanın en az ayda bir defa ağlamaya ihtiyaç duyduğunu öne sürmüştü. Tabii bu insanın duygu boyutuna göre değişen bir buluştur.
Dikkat ettiyseniz burada “insan” dedim kadın ve ya erkek değil !..
Ayrıca hiç düşündünüz mü? Toplumsal kabul gören her söz yargısının, insanı hiç düşünmeden kalıplaştırdığı kaçınılmaz bir olgudur... Çünkü genelimiz’in söz yargılarında hiç bir çıkış geçiş aralığı arama gibi bir meziyeti merakı yoktur. Bu da hazırı seven kabullenen bireyler olduğumuzun göstergesi galiba.
Bu budur, bu, bu ise böyledir, bu böyle ise nedeni niçini önemli değildir vs...
Neymiş “sen erkeksin” vurdun mu yumruğunu masaya, inletecek sin yeri göğü, korkudan titreteceksin karşındakileri. Hadi yaaa yok öyle bir anlayış diyesim geliyor affınıza sığınarak.
Hayır efendim erkek dediğin, kendini anne babasına çocuğunu eşine vb. bakışlarıyla tutumuyla hassasiyetiyle ve asaletiyle sevdirecek saydıracak...
Çocuğu olsun eşi olsun öncelikle sevgisinden dolayı incitmekten saygısızlık yapmaktan korkacak titreyecek...
İllada vuracak mı erkek dediğin, vursun o halde isterse yerden yere çalsın!.. Ama aşkıyla vursun sevgisiyle vursun, mesela çocuklarına sevgisi kalkan olurken, karısına aşkı zırh olsun efendim vesselam...
Böyle sevgi saygı değer anlayışı olan aile kurumlarının sorunları da toplumda en asgari düzeyde olur, temennimiz ki olması için çaba gösterelim... Saygılarımla...
İnsan bu yağmur misali
Çisil çisil yağar bazen
Narin bir edayla
Raks eder her damla
Yağacağı yerin özgürlüğün dedir
Bazen hoyratça taşar sel olur
Sokaklar nehirler göller misali
Tutulamaz tutamazsın varacağı yerleri
Bazen fırtınaya galebe çalar da,
Kusar öfkesini bin bir şimşek hızıyla
Yakar yıkar önüne gelen ne varsa
Hiç düşünmeden gerisini
İnsan bu medce zir misali
Gel gitlerle yaşar hayatı
öyle işte...