Gönlümün sızısı askerim!
Kimsesiz bir çocuğun beklediği gibi bekliyorum seni diyordu ağlayan kelimeler.İçimi bile çekemeden,göz yaşlarımı akıtamadan.Sağ elimle sol elimi ısıtarak.Kendi sesimle kendimi avutarak.Yüreğimin yükünü kendi sırtıma vurdum,hüznümü sevgimin büyüklüğünde boğarak.Kederimin göz yaşlarını göğün semasına kandil yaptım damla damla.Bir sevdanın arkasından kırk asır kırk kapı uzaklıkta bekliyorum dönüşünü.Tüm kapılar kapansa da, kapalı kapılar ardında da beklerim kırk kapı uzaklıkta gelişini.
Yorgunum.Özlemyorgunu,hasretyorgunuyum.Allah’ım şahit, bu yorgunluk sen dönmeden geçmeyecek.Sen gittin yüreğimin en derin yerinde Eylül yağmurlarında sakladım seni.Biliyorumvuslatsız bir bekleyiş benimkisi.Dünyanın yakıcı ateşinden selamete çıkmanın imkansızlığını gördü bu gönül yokluğunda.Bu benim kalbimin ilk kışı.İllaki kalıcı değil farkındayım.Geçicidir elbet her kış.Zemheri ayazları vursada kurumuş dallara,tomurcukların hep açma umudu vardır, gelecek baharlarda!Gün gelecek o baharın şarkılarıyla,çekilen çileli hasret,hiçyaşanmamışcasına ama bir o kadar iz bırakarak geçmişin saklı zamanlarındaki yerini alacak.İşte o gün sende,cennete düşen ilk yağmur damlasının ferahlığında,gönlümün bahçesine düşeceksin.
Tekrar olsa tekrar yaparım diyordun,yaparsın bilirim askerim.Sen o yüreğindeki vatan aşkı,bayrak,toprak,millet aşkıyla yaparsın .Benim yüreğimin tüm dur ihtarlarına uymadan yaparsın.Son sözlerinde kulaklarımda unuttum sanma “Vatan için gittim senin için döneceğim Çiceğim.”
Sen bana bakma be sevdam.Yürek bu susmuyor işte.Kızgınlıklarım var elbette bu yanlış gidişe.Otuz bini bastıran sözüm ona züppe gençlik,sadabatta kadın kadına gezmelerde,sense cehennem çukurlarında,dağ çakallarının izini sürmede.
İsyanım var bu adaletsiz düzene.Sisyphos misali çıktıkça yeniden düştüğümüz yokuş yollar yordu bizi ülkece.Beyaz taşlar geldi sonra toprağımıza.Ve beyaz taşları döşediler yokuş yollarımıza.Hiç demedik duvarcı ustaları,taş döşer mi yollara? Döşediler işte munzurboylarına,dağyamaçlarına.Kilitsiz kapılarımıza anahtar uydurdular sonra!Dahaabcyi öğrenmeden ,abdyi öğretmeye kalktılar ya yurdum insanına,bundandır şaşırttık ülkece.Demirkanatlı,hiç tanıyamadığımız kuşlar uçuştu ,Bozdağların zirvelerinde.Anka kuşlarının yuvaları oldu ıssız topraklarımız.Yandı, yaktı küllerini savurttu toprağımıza.Bir yangın ki söndüremediğimiz yıllarca.Ahit sandıklarını kaybetmiş nice taze gelinlerin bilinmez içinde ne çeyizleri saklıydı.Ahir zamanda hiç bir kaybın gizli kaldığı yoktur ya,bulunur dedik sustuk ve dilekte bulunduk Tanrıya,bulunsunda bitsin bu taze gelinlerin,yüreği yaralı anaların çilesi sonunda.
Bilmez bilirler ya halkı,biliriz bizde elbet: “ Güllerin bedeninden dikenleri teker teker koparırsan,dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar.”biliriz! Ve yine biliriz ki vicdanlarımız tebessüm bile etmiyor artık milletçe.
Biliyor musun daha binlerce kelimem var boğazıma düğümlenen.Susuyorum.Yeni bir hayatın acemilerisiniz.Zorbilirim;Rüzgarda titreyen dala sırf hareket etti diye selam vermek zor.Akıl ülkesinin bittiği yerde gönül ülkenin sesini dinle.Ağlamakta istiyorsun bilirim ya! Ne askerler ne erkekler ağlamaz!sözüne de takılma.Acının dayanılmaz olduğu yerde bırak da göz yaşların temizlesin hüznün kederini yüreğinden. Dedim ya daha binlerce kelime var boğazımda düğümlenen.Hoşçakal demeye dilim varmıyor!Olurda bu hoşçakal ağır geliverir diye yüreğine.Her gidiş geri dönüşe bir yolculuktur bunu ben anlatamam sen anlatıver kalbine.
Hoşçakal,gülüşlerime gülüş, ömrüme ömür katan. Hoşçakal bana mutluluğun hüznünü,sevdanınyalnızlığını,ellerimde ellerinin sıcaklığını,kulağımda sevgi sözlerini unutan, özlemin gözyaşlarını miras bırakıp da giden askerim hoşçakal!Acılar sığdırılırmış da mektuplara, gülüşler sığmazmış ya.Vedalaşma değil bu sakın yanlış anlama.Yakamadım mektubumun ucunu ama,ben sevdamın bütün gülüşlerini yükledim bu hoşçakala!
Allah Türk Askerini korusun. Yar ve yardımcısı olsun! Daima......