Bu sayılan iman esaslarına, imanın şartları da denir. İman, İslâm binasının temelini oluşturmaktadır. İman olmadan hiçbir amel, (yapılan iyi işler) Allah katında makbul değildir. Her şeyden önce iman, tam ve sağlam, Allah ve Rasûlü’nün bildirdiği gibi olmalıdır. Çünkü inanılması gereken iman ve inanç esaslarına tam anlamıyla inanılmadıkça yapılan bütün iyi ameller boşa gider. Rabbimiz Allah şöyle beyan ediyor: “Kim kâfir olarak ölürse, artık onların bütün yapıp ettikleri (amelleri) dünyada da âhirette de boşa çıkmıştır ve onlar ateşin halkıdır, orada sürekli kalacaklardır.” (2/Bakara, 217)

“İnkâr edip kâfir olarak ölenler, dünya dolusu altını fidye vermiş olsa dahi bu, hiç birinden kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır. Ve onların hiçbir yardımcıları da yoktur. (3/Âl-i İmran, 91) Yapılan iyi amellerin boşa gitmemesi ve cehennemde ebedî kalmamak için, imanın yitmesine sebep olan küfür ve şirkten sakınmak gerekmektedir.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “İki haslet vardır ki, o ikisinden daha güzel bir şey yoktur. Bu iki davranış şunlardır:

1. Allah’a iman etmek,

2. Müslümanlara   faydalı olmak.

İki davranış daha vardır ki, o ikisinden daha kötü bir şey yoktur. Bu iki davranış da şunlardır:

1. Allah’a ortak koşmak,

2. Müslümanlara zarar vermektir. (İbn Hacer el-Askalânî, Erdem Yolcusuna Uyarılar, çev. Osman Arpaçukuru, s. 11)

İslâm’da ilk önce iman gelir. İman, her Müslümanın öncelikle sahip olması gereken bir özelliktir. Dolayısıyla Müslümanın en değerli şeyi imanıdır. Çünkü insan dünyada huzur ve saadete, âhirette ebedi mutluluğa ancak imanla kavuşabilir. İman itaat ister. İmanın gereği Allah’a ve Rasûlüne itaat etmektir. Rabbimiz Allah bu itaati bizlere emretmektedir: “Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Rasûlü’ne çağrıldıkları zaman mü’min olanların sözü: ‘İşittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte felâha (mutluluğa)  kavuşanlar bunlardır. Kim Allah’a ve Rasûlüne itaat ederse ve Allah’tan korkup O’ndan sakınırsa, işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır.” (24/Nûr, 51-52)

“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin, Peygambere itaat edin ve kendi (yaptığınız) amellerinizi geçersiz kılmayın. (47/Muhammed, 33) Dinimizin temeli Allah’a ve Rasûlü’ne itaat esasına dayan­maktadır. “Şüphesiz iman edip sâlih amellerde bulunanlara gelince; onlar için altından ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük ‘kurtuluş ve mutluluk’ budur.” (85/Burûc, 11)

Allah Teâlâ’nın rızası gözetilerek, O’nun emrine uygun olarak yapılan işler sâlih ameldir. İmanı kuvvetlendiren, sağlamlaştıran, onu çepeçevre sararak koruyan sâlih amellerdir. Bu da iman ile amelin, bir bütünün ayrılmaz parçaları olduğunu ortaya koyar. İmanolmadan güzel davranışların hiçbir önemi yoktur. Sâlih amel olmadan kuru imanla yetinmek de yeterli değildir. Bir Müslümanın imanını sâlih amellerle bütünleştirmesi, bütün davranışlarını güzelleştirmesi, İslâm’a uygun hale getirmesi gerekir. İnsanlara faydalı olmak, onlara her türlü iyilik ve yardımda bulunmak, insanlarla iyi geçinmek, onlara güzel davranmak, yararlı olmak da sâlih ameldir. Bir kimse Peygamber (s.a.v.)’e: ‘Müslümanların hangisi daha hayırlıdır?’ diye sordu. Rasûlullah (s.a.v.): ‘Müslümanların, dilinden ve elinden (zarar gör­meyen) selâmette kalandır.’ cevabını verdi.” (Buhârî, İman 4; Müslim, İman 64)