Resulullah (s.a.s.), akıl ve zekâ olarak insanların en üstünüolduğu halde, Allah (c.c.) O’na bile istişâreyi emretmiş. İslâm düşünürleri, bu âyette çeşitli hikmetlerin olduğunu ifade ederler. Bunlar,

Resulullah’ın Müslümanlara danışarak onlara değer verdiğini ve onların imanlarını güçlendirdiğini, motive ettiğini söylemektedirler. Bir kısım düşünür, Resulullah’ın bu davranışıyla bütün Müslümanlara örnek olduğunu ileri sürmektedirler. Başka bir yorum da, dünyevî birtakım meselelerde ve problemlerin çözümünde, başkalarının fikir ve bilgi birikimlerine de ihtiyaç duyulduğunun göstergesi olduğu yönündedir.

Bütün bunlardan anlıyoruz ki şûrâ, Müslüman toplumların vazgeçilmez bir karar alma yöntemidir. Vahyin olmadığı konulardaki sorunları, istişâre ile çözmek bir nev’i ictihad yapmaktır.

Resulullah (s.a.s.), istişâreyiMüslümanlara emretmiş ve teşvik etmiştir. Kendisi de vahyin indirilmediği durumlarda, bu kuralı uygulayarak, ashabıyla sürekli fikir alışverişinde bulunduğu bilin-

EbûHüreyre (r.a.)’dan şöyle dediği rivayet edilmektedir:

“Resulullah (s.a.s.)’den çok, adamlarıyla istişâre eden kimse görmedim!” (Sünen-i Tirmizî, Cihad, B.34, Hbr.1767.)

Hulefâ-yiRâşidîn, Kur’ân ve Sünnet’te hükmü bulunmayan toplumsal problemlerin çözümünde Resulullah gibi davranarak, şûrâ metoduna göre hareket etmişlerdir. İstişâre ve şûrânın, demokrasinin kaynağı olduğunu iddia etmek doğru olmaz. İslâm ve demokraside ortak birtakım kuralların olması, istişârenin ve şûrânın demokrasiyle özdeş olduğunu anlamak ve bunlarıaynîleştirmek yanlış olur. Bunlar, İslâm’ı saptırma ve tahrif etmek isteyen art niyetli insanlardır. 
Kısaca istişâre, Yüce Allah’ın emri, Resulullah (s.a.s.)’in Sünnetidir.